Sunday, 12 September 2021

Mevlana Torunu Çelebi Arif, Yağmur Duası, İslam Kozmogonisi ile Alevilik Üzerine Kısa Notlar

 

Esasen çok kapsamlı bir makaleyi hakkediyor bu başlık, ama kısaca yazmaya karar verdim.
Bir nevi de bu alana giriş teşkil edebilir.
Bilgi, Aflaki'nin 1300 ortalarında tamamladığı Manaqab al-Arifin'in İngilizce The Feats of the Knowers of God ismiyle yayınlanan çevirisinden alınma.
John O'Kane Farsi'den bizlere kazandırmış bu eseri.
Türkçe çevirisi de mevcut ve Tahsin Yazıcı tarafından yapılmış.
Aslında keşke ilgilenenler , İngilizce okuyabilenler bu iki çeviriyi mukayese üzerine bir çalışma yapsalardı, büyük katkı olurdu. Bir de Kanadalı bir akademisyenin doktora tezi var, çeviri yapmış. Ama malüm, ister istemez Halil İnalcık ve halefleri teşkilatının sallamasyonlarını referans alıp, uyduruk terminolojilerini kullanıyor zaman zaman, ama yine de önemli bilgi var, bunu da okuyup not almışlığım olmakla birlikte aşağıda kısaca değineceğim noktalarla ilgisi yok.
Mevlana'nın torunu Çelebi Arif bir gün, Ladik'i onurlandırır. Şehrin ileri gelenleri ve müridleriyle toplantılar gerçekleştirir. Yazar 'ecstatic delights' demiş, vecid hali -kendinden geçerek, onun hazzı gibi, sonucu sema dönmeyle biten zikrler gibi diyelim, zevkle yapılmış. Zaten yazar Farsi 'dhowk-ha' kelimesini de parantez içinde veriyor. Aslında bu, Arabi ve Türkçe'de kullandığımız 'zevk' kelimesinin ta kendisi. Diğer -ha ise Farsi sonek, muhtemelen ismin -e ya da -i hali, bakamadım.

Neyse, o ara yağmur birden kesilir!
Damla yok, muhtemelen tam da yağış mevsimi üstelik!
Kabahatli elbette bulunur, Çelebi Arif ve müridleri!
Behemahal Ladik'i terketmeleri bildirilir, olsa olsa bunların münasebetsizlikleri Yüce Yaratıcının öfkelenmesine sebeb olarak kuraklığa yol açmıştır, yani vatandaş felaket tepkilidir Çelebi ve müridlerine.
Çelebi bu protestolar iletildiğinde bozulur ve kendilerini kovan mümin vatandaşlara şöyle söyler:
''Beş para etmez eşekler!
Biz ve müridlerimizle ne işiniz var, sizin amacınız yağmuru yağdırmak ve bundan faydalanmak olmalı. Kendi işinize bakın. Biz, susuzluktan toza boğulmuş toprak için gökteki ''yeşil denize'' bakan ve suyu paylaştıran rabbimizden yağmur talebedeceğiz.''

Şimdi Çelebi Arif burada vatandaşa ''eşek'' diyor, bazı paragraflarda ise eşek yanına ''sığır'' kelimesini de ilave ederek sıradan vatandaşlardan bu nitelemeyi de esirgemiyor.
Neyse daha sonra dualarla yağmur yağıyor.
Burada geçen ''gökteki yeşil deniz/okyanus'' için yazar ''bahr-e akhdar'' yazmış ve bu da ''yeşil deniz'' demek.
Dahası yazarın düştüğü nota göre İslam kozmogonisi, yani kainatın yaratılışı ve orijinine dair İslam dininin kuramına bakılırsa, bu gökteki ''yeşil deniz'' , yaratanın tahtının altında bulunuyormuş.
Bu açıklamanın şusu busu yok.
Yani kısaca Allah gökte bir tahtta oturuyor, altında da bu okyanus var ve yağmur da oradan geliyormuş, inanç böyle.
Buradan Aleviliğe yöneleyim ve aklımdan geçeni kısaca tartışayım. Alevilik Türklüğün tezgahı ve kapanına kıstırıldığından, inanç her yönden saldırı ve kuşatmaya alınmış. Resmi Türk ideolojisi kıskacına giren her kavramın, ''tarihi, kültürel, etnik, musiki, folklorik vs.,'' nasıl içi boşaltılıp iğdiş ediliyorsa, aynı kaderi büyük ölçüde Alevilik te paylaşmış görünüyor.
Alevi Kürdler de inançlarını tarif ederlerken ya atheist, ya da İslamın alakasız bir yorumuna bağlanıyorlar. Esaslı bir kısmı, aynaya bakmaktan bile kaçınıp, Kürd fizyonomisiyle kendisine Asyalı ( Türkmen-Yörük) diyebiliyor.
Kendine Kürd diyen de artık iyice azalmış durumda. Erzincanın, Sivasın, Malatya, Çorum, Yozgat vs nin kendine Türk diyen muhtelif etnisitelerden ülkeye iskan ediliş olan göçmenler biliyor bunların yerli ve Kürd olduklarını ama Kürdler kendilerini Kürd görmüyor, trajik bir durum...
Yetmez, Aleviyim diyor ama Alevi olamıyor.
Oysa Kürd inancı da İslamiyet gibi bir din.
İslam'da cennet-cehennem var ve Kürdlerin peygamberlerinden Zerdüştten alınma görünüyor bu kuram(lar).
Sırat köprüsü de, Huri (Xore) de, 72 kavramı da ( 72 Huri mesela), yeniden dirilme de, mağarada konaklama vs de hep Kürdlerin atalarından Zerdüşt peygamberin teolojisinin parçası.
Kürd inancında ise ''cennet te-cehennem de'' DÜNYA dır.
Neden, çünki Kürd inancına göre kişi öldükten sonra ruh, bir başka bedende dünyaya gelir.
Yani ne huri, ne zebani, ne cennet-cehennem de ölümsüz-sonsuz hayat, ne kılıçtan keskin kıldan ince Cinvat ( sırat köprüsü-puli sırat) gibi kavramlar bu inançta bulunmaz.
Yine inanca göre ''yaratan'' bazen insan bedeninde görünebilir, kendisi görünmez zira.
Buna Xızır ile ilgili muhtelif görünme efsaneleri ve bazı eski Şahların kendilerine kutsallık atfetmeleri hemen akla gelen örnekler olarak verilebilir.
Aleviyim demek kolay ama biraz da Alevilikten haberdar olup, bu inancı Türk manipülasyonları ile bazı ideolojik-politik kuşatmalarının her daim kayba mahküm mülahazalarından uzak değerlendirmeyi düşünmek de lazım.

No comments:

Post a Comment