Friday 22 October 2021

Kaval Kelimesi

 Kaval Kelimesi,

Nişanyan sözlükte şöyle yazıyor : ~ Ar ḳawwāl قوّال [#ḳwl faˁˁāl mesl.] 1. çok konuşan, geveze, 2. gezgin şarkıcı < Ar ḳāla söyledi.
Evet doğru yazıyor Nişanyan. Kaval aslında ''söyleme''den geliyor. Hani bir müddet evvel Kürdi'de ki ''qal-çağırma'' kelimesinden bahsetmiştik, Arabiden geçme, işte tastamam o kök.
Yalnız Nİşanyan'ın ya da diğer bir Türkolog ya da Türk etimologun bu açıklaması tartışma götürür. Zira problem şu; ''gezgin şarkıcı, çok konuşan, geveze, yok söyledi vs'' ile, şu hani çoban'ın çaldığı flüt'ün ne alakası var ?
Bu etimolojik çalışma alanı, sadece bir evvelki sözlükten aktarma gibi nisbeten kolay aktiviteler değil, arada sırada birazcık ekstra bilgi de gerektirebiliyor işin açığı, tam da bu kelimede olduğu gibi.
Hani Yezidi Kürdler var ya, aha işte onların müzik aletleri eşliğinde ezberde tutularak gizli ilahileri söyleme ''hakkı ve yetkisi'' olan bir dini grup vardır. İşte aynı Arabi kökten gelen kelimeyle bu gruba ''Qewal /Kaval'' ismi verilmiş.
Özelliği de, bu Kaval ismi verilen gruptan bazıları Def/Tef çalarken, bir kısmının da Şibab ismi verilen bir ''flüt '' türü enstruman çalmaları.
İşte Kaval buradan geliyor. Bu Şibab ismi verilen flütü çalan Kaval'ın ismi aynen Türkçe'de kullanılan flüt'e isim olarak verilmiş.
Muhtemelen işleri güçleri Yezidilerden haraç alıp, işkence etmek olan Osmanlı bürokratlarından birilerinin yorumudur.
Bu kelime de, Kürdçeden Türkçeye geçen, ama aslen Arapça kökenli olanlara bir örnek teşkil ediyor. Diğer biri de Şıx tır, Arabi Şeykh'in Kürdçe söylenişi. Bir tane buldum ki, kendim de şaşırdım, başka bir zamana.

Sunday 17 October 2021

Macun

 Macun,

Kelime Arabi'den girme Orta Asya, Afganistan ve Hindistan'a kadar. Nişanyan'a göre ''~ Ar maˁcūn معجون [#ˁcn mafˁūl mef.] hamur kıvamında olan şey, özellikle şekerleme < Ar ˁacana عجن (hamur) yoğurdu.''
Manisa'nın Mesir Macunu meşhurmuş ( her yerde vardı bence). Mesir de ''eski tıpta bir panzehir'' anlamındaymış. İyileştirici özelliği nedir tam bilemiyorum ama bu macun'da bazı gizli numaralar var(dı).
Hindistan İmparatoru Babür'ün (1483-1530) hatıratında macun sık sık geçiyor.
Mesela ya başarılı bir talan-soygun, ya da bir eğlence, düğün, özel muhabbet vb., esnasında Babür ve ricalden ahbapları bazen ikiye ayrılırlarmış.
Şarapçı ve Macuncular.
Belli ki aralarında sıklıkla hır çıktığından olsa gerek, bir birlerinin kafa bulma aparatlarına karışmama ve eleştiriyi terketme kararı almışlar.
Mesela bir defasında Babür şöyle diyor, p.364: ''When I had no drinking parties, I had maajun parties.''
-''İçki muhabbeti olmadığında, macun muhabbeti tertipliyordum.''
Macun için de çevirmen şu notu düşüyor bu beyanın altına : ''The macuun, it will be recollected, is a medicated confection which produces intoxication.''
-''Hatırlanacağı gibi Macun ''kafa bulduran'' bir tıbbi şekerlemedir.''
Yani içinde Afyon var, afyon !
Bu Babür bir müddet sonra şarapla piizlenmeyi bırakıp, paso macuna takılıyor.
Afyonkeş amcam.
1500-1600 ler de Istanbul'da afyon ve esrar çekmekten caddelerde camız gibi yatan vatandaştan geçilmezmiş.
Yeter ki şarap içilmesin haramdır, gerisi tufan...
Bu İstanbul işini de umarım birileri yazar, benim işim çok zira.

Şaşkın Kürdler

 Şaşkın Kürdler,

Başlık, 700 yıl evvel İlkhan Moğol devletinin veziri ve tarihçi Rashid al-Din'e ait. Türkçeye çevrilmiş kitabında mevcut. Şikari Karaman tarihinde, kitaplarda Türk diye kakalanan Menteşe ile babası Haci( Xace) Baha al-din'i silahla deviremeyeceklerini düşünen diğerleri, ''bu Kürdleri savaşarak yenemeyiz, çok cengaverdirler, ama kandırırsak olur'' diye, gerçekten de kandırıyorlar Menteşe'nin babasını. Bu olan biten de Sivasta geçiyor, Alevi Kürdler...
Şikari Karaman tarihi için Türk tarihçiler ile Batılı akademisyenler anakronistik damgası vurmuşlardır. Yani pek güvenilmez. Gerekçe belli, Kürdlerden bahsediyor da ondan.
Menteşe'nin , Eşref'in Kürd olduklarını yazıyor, okuyanda Hamid'in de Kürd olabileceği izlenimini de uyandırıyor kitap.
1880 yıllarında yayınlanmış ve en kapsamlı Moğol tarihine imza atan Sir Henry H. Howorth, Kürdlerin mahvolmasıyla neticelenen Moğol işgali için ''ortalıkta Moğollara karşı koyabilecek, bir tek Kürdler vardı. Selahaddin'in soyundan altı tane devlet. Ama Kürdlerin tarih boyunca birleştikleri nerede görülmüş'' diye yazıyor.
Mustafa Kemal ile zamanın Azadi teşkilatı kurucusu ve Mustafa Kemalin sınıf ya da devre arkadaşı olan meşhur Cibranlı Miralay Halid bey, bir oda'da özel konuştular. Mustafa Kemal Kürdlerin defterini dürüyor, belli. Tartışıyorlar, anlaşamıyorlar. Ve sonra, elbette tahmin edileceği üzre Mustafa Kemal , Halid ile Yusuf Ziya beyleri yakalatıp, astırıyor.
Böylece Şıx Said isyanı da liderlikten mahrum kalıyor.
Mesela Halid Bey, Mustafa Kemalle baş başa görüşürken, hazırlıklı gidip bu adamı o oda'da vurabilirdi.
Ama demek ki aklına gelmiyor.
Aynen Simko İsmail'in de o an aklına gelmemesi gibi.
Pahlavi ünvanını kendine soy ismi seçen bir Albay, Simko'nun ayağına kadar gidiyor arabasıyla, görüşmek için.
O yakışıklı cesur Simko, kendisi ve Kürdlerin kurulacak İran devlet yönetimi için ne denli önemli bir tehlike görüldüğünün farkında bile değil.
Zaten Fars ve müttefikleri, Kürdün saf olduğunu tarihle sabit, biliyor.
Ve Simko bu albayı görüşme sırasında öldürmüyor.
Gerçi etrafına pişman olduğunu söylüyor ama Simko neticede bir köylü, Cibranlı Halid Bey gibi tahsilli, şehirli ve uyanık olması gereken biri değil ki bu hususlarda.
Iran yönetimi, Simko'nun Holywood aktörlerine taş çıkartacak denli yakışıklı abisi Cafer'i Tebriz'e yeme içmeye çağırıyorlar. Kürd hemen kanıyor elbette.
Zamanın ABD konsolosu yazmış, okurken insan hüzünleniyor.
Cafer'i Tebriz meydanındaki bilmem ne kapısına bacağından kasaplık koyun gibi asıyorlar, öldürdükten sonra.
Müteakiben sıra Simko'ya geliyor elbette.
Güney'de, İngiliz emperyalizmine karşı dünyada ilk savaşı Şıx Mahmud Berzenci veriyor.
Kürdistan krallığını ilan ediyor, kendini de kral.
Pul vs bastırıyor adına.
İngilizler Süleymaniyeyi uçaklarla bombalıyorlar.
Ama diğer güçlü aşiretler desteklemiyor Berzenciyi.
Şu bu, tarikat , kıskançlık vs ile, elbette akıl noksanlığı ve Milli bilinç yoksunluğu.
Doğu Kürdistan'ın iki önemli lideri, Kasımlo ile Şerefkendi, arka arkaya, 1980-90 larda Molla İran rejimince Avrupada katlediliyorlar.
Görüşme ayağı altında.
Yahu insan bari ikincisinde tedbir alır.
Olmaz!
Kürdler arkadaşına değil, Kürd olmayan düşmana güvenir, değil mi ?

Öcalan İtalya'ya gidiyor.
Dünya'da, hayatta bir defa vukubulacak bir durum ve İtalya'da Komunist partili başbakan var.
Apo çok ağa ya, İtalyan komunist partisine ayıp olmasın diye terkediyor İtalyayı.
Sonrası malüm.
Barzani'de başbakan Abadi ile başbaşa görüşmüş ve bir planda anlaşmışlar bir müddet evvel !
Abadi, kuran-ekmek çarpsın, Kürd'e söz vermiş!
Kürd liderler şu fani dünya'da , Arabın, Türkün, Mollanın sözüne değil de, kime inanacaklar yani !
Sonrasını biliyoruz.
Kürdlerin sosyo-genetiğinde saflık ve alıklık var.
Bu semptom-araz, özellikle de liderlerinde sıklıkla nüksediyor.
Bilmem yanılıyormuyum?

Friday 8 October 2021

Selçuklunun Kurduğu Kürdistan!

 Beş sene evvel bugün yazmışım. Hani derler ya kendine Türk diyenlerin çoğu ''tarihte hiç Kürdistan olmamıştır'' diye!

He vallahi bir kaç tane var da, en ilginç olanı da Türk kabullenilen Selçuklu devletinin kurduğu Kürdistan!
Yani en başta Türkler kurmuş Kürdistanı. Kısa makale ve altında da İngilizce kaynak var ilgilenenler için,
Selçuklu'nun Kürdistan'ı Üzerine Kısaca,
Bir yığın devlet-beylik kuran Kürdlerin hiç biri ismini Kürdistan koymadı, Hazbiyan aşiretinden , Şerko'nun yeğeni Kürd Saladin bile o dev imparatorluğa kendi soy ismini verdi. Gerçi o medieval dönemde Araplar'ın bile devletleri hanedan isimleriyle anılıyordu. Emevi ve sonra da Abbasi gibi. Mesela Türkler ya da Selçuk'un ailesiyle birlikte köle ve paralı asker, Oğuz ya da Türkmenler ya da her ikisi İran ve Bizans'a girdiklerinde, Rawadi, Şaddadi, Mervani gibi Kürd beylikleri çok geniş bir alanda bir birilerinin gözlerini oyarak, hüküm sürüyorlardı. Bir tane daha var ama o başka bir konu.
Velhasıl, kavim isimleriyle anılan beylik pek yoktu özellikle de Müslümanlar arasında.
Mesele şu: Allahın hikmeti, Kürdistan kavramını resmileştirip tarihe kaydeden ise Selçuklu oluyor. Yani kendisi Türk kabul edilen Selçuklu ve Sultan Sanjar Kürdistan eyaleti-beyliği oluşturuyor, ismi ve de cismiyle.
Başına da yeğeni Süleyman Şah'ı getiriyor.
Süleyman Şah, ilginç bir isim bu.
Neyse, bu Süleyman Şah'ın soy -secere ismi ise Abuh, ya da Ayuh'muş.
Kürdistan öyle bir gelişme gösteriyor ki, bu bilgiyi bize veren İlkhan Moğol devletinin 1300 lerin ilk yarısında yazan maliyecisi Hamdullah Mustawfi'ye göre, geliri, çok sonraları kurulacak olan Moğol İlkhan döneminden on kat fazlaya ulaşıyor.
Çok ilginçtir. Cumhuriyet tarihçileri, hatta Batılılar da pek üzerine düşmezler bu realitenin. Hadi Türkiye Cumhuriyeti Devletinde Kürd ismi ile varlığının tartışılması bile yasaktı. Batılı akademisyenlere ne oluyor?
Oysa Kürd ismiyle bildiğimiz kadarıyla kurulmuş ilk beylik-eyalet, hatta isterseniz devlet diyelim, işte bu.
Kuranlar da Selçuklu, İngilizce pasaj aşağıda:
'' As regards origin of the Kurdistan province , it is stated that about the middle of the 12 th century , Sultan Sanjar the Saljuk divided off the western part of the Jibal province, namely the region which was dependent on Kırmanshah , and given it to the name of Kurdistan put it under the government of his nephew Sulayman Shah , surnamed Abuh or Ayuh , who, at a later period - that is from 1159 to 1161- succeeded his uncle as chief of the house of Saljuk and Sultan of the Two Iraks. This is the account given by Mustawfi , who states that under Sulayman Shah Kurdistan flourished greatly , and its revenues then amounted to two million gold dinars ( equivalent to about a million sterling) , which was near ten times the sum yielded by the province in the 14 th century under the Mongols,when Mustawfi was their revenue officer. Sulayman Shah made Bahar- a town that still exists lying some eight miles to the north of Hamadan- his capital ; ''

Wednesday 6 October 2021

Jaba ve Justi Kürdçe-Fransızca Lügatte 3 Kelime, Tire, Teres, Tujik


 

Jaba ve Justi Kürdçe-Fransızca Lügatte 3 Kelime,

Kürdler ve Türkler arasında etimolojiye bir merak var. Çok faydalı. Ama tarihle ilgilenen bir çok arkadaş ta lügatlere karşı bir umursamazlık farkediyorum. Mesela yukarıda ismini verdiğim lügat nette mevcut, ama ben Kürdlerin bu lügatin varlığından bile haberdar olduklarını sanmam. Bir arkadaş ismini biliyor ama Fransızca oluşundan ötürü  bakıp bakmadığını bilmiyorum.

Türklerinse zaten doğruyu öğrenme ve savunma gibi ihtiyaçları yok...

Lügatten haberleri olmadığı gibi, zaten tenezzül  de etmezler. Nasıl olsa devlet tepelerine biniyor, Kürd için 300-500 kelime vs deniyor. Sayıları ibadullah etimolog-Türkolog ve işkembelog ise bu sallamasyon görevlerini arlanmazlığın en harbi ve itinalı biçimiyle yerine getiriyorlar. Başta da Türk solcu-demokrat sazanlar bunların mavallarına atlıyor.

Kürd kardeşler de boş durmuyorlar, bir türlü lügat karıştırmıyorlar.

Bir Kürd, ya da herhangi bir millet mensubu tarihle uğraşıyorum deyip te, her gün defalarca sözlüğe bakmıyorsa, hal ve gidiş elbette iyi olmaz, bu nasihatleri aynı hataları sürekli yapan adem oğlu olma hasebiyle ediyorum,  benden söylemesi...

Kelimelerimiz çok önemli, Tire(h), Taraz( teres) ile Dujik/Tujik.

p.111: Tireh , petit tribu...Küçük aşiret veya kabile. Bu ise Tireh değil, Tire formunda olmalı Kürdçede.

p.131 : taraz ; fils de putain; fille d'un batard (litter.ayant un batard pour pere).

Oğlunu düzmek, kızından piç doğurtan vs vs tam bir ensest türüne taraz deniyor.

Türkçedeki teres tastamam bu.

Teres için Nişanyan şöyle yazmış : '' [ Artin Hindoğlu, Hazine-i Lugat, 1838] ترس térés, (pézévénk) maquereau.

[ TDK, Türkçe Sözlük, 1. Baskı, 1945]

teres: 'Pezevenk' demek olup sövgü sözü olarak kullanılır.

≈ Kürd,  teres 1. korkak, yüreksiz, 2. Hıristiyan, dinsiz, gâvur ≈? Fa tarsā ترسا a.a.

Yani  Nişanyan'ın verdiği köken yanlış. Tırs  ile teres'in alakası yok. Yukarısınnda ''pezevenk''  var, o ise anlam itibariyle  bir nevi yakın görünüyor.

p.228: doujik= montagne à pic - a mountain peak.

-  nom d'une montagne prés de Terdjan -

Dağ/tepenin doruğu... Tercan yakınlarında bir dağ ismi.

Buradan iki şeyi net öğreniyoruz. İlki Dujik / Tujik , tuj kelimesinin +ik soneki almasıyla ''dağın yüksek noktası, daha doğrusu da muhtemelen sivrileşerek biçim alan doruğu.

Bu tuj/duj kelimesi kurmanci de hem baharat acısı, hem de sivri anlamlarına geliyor ( bkz, M.L.Chyet).

 


Monday 4 October 2021

Rakı Kelimesi Üzerine

 Rakı,

Haftaya dersler başlıyor, dolayısıyla sıklıkla bazı noktalara değiniyorum. Esasen politik yazacaktım, ama bir arkadaş Rakı’dan bahsedince, aklıma geldi. Bu noktalar esasen referanslı, detaylı bilgi ve açıklama gerektiren hususlardır. Ama şimdilik buna zamanım yok ve facebook yazısını hızla yazıp geçiyorum.
Rakı kelimesinde ki gariplik hep aklımdadır. Kısa detaya girmeden bir noktayı açıklığa kavuşturayım; Türkçe ve Moğolca’da ( muhtemelen Tungus-Çorç/Mançu/Evenk dillerinde de aynı olmalı) hiç bir kelime +R harfiyle BAŞLAMAZ !
Tungus ve diğerlerinden de bahsettim zira bu halklara ait köyler de var, kaç tane bilmem ama tesbit ettiğim şimdilik iki adet mevcut Anadolu’da.
Dolayısıyla Türkçe’ye giren ve +R ile başlayan yabancı kelime, önüne bir sesli alarak söylenir(di). Mesela Rus, önüne +U alır ve olur Urus. Rum olur Urum. Ramazan olur Iramazan. Bu son Iramazan örneğin de ise çifte değişiklik var. Diğeri Arabi d-dhal-da seslerinin Kürdi/Farsi’de +Z ‘ye dönüşmesi. Türkçe’de böyle bir kural yok ama ne hikmetse, iddiaya göre bin yıldır Anadolu'yu yöneten Türklerin bazı kelimeleri kendilerinden ziyade başkalarının dillerinin fonetik özelliklerine göre yazıp telaffuz etmeleri de ilginç !
Rakı’ya dönersek, sözlüklerde yazdığına göre (Nişanyan on line sözlüğe bakılabilir) Rakı, Arabi ‘’araki ~ Ar ˁaraḳī عَرَقِى ‘’ den geliyor, aslen Arami/Syriac olabilir elbette, bakamadım ama öyle tahmin ediyorum.
Şimdi tuhaflık burada başlıyor. Kelimenin orjinali Araki yazıyor. Zaten eğer Rakı olsaydı, muhtemelen Türkçe’de önüne +A alıp, Araki olacaktı ki, buna gerek yok orjinali öyle. İşin daha da tuhafı, bir ara Moğolcasının peşine düşmüş ve Araki gibi kelimeyi tesbit etmiştim. Yani Moğollar aynen kendi fonetiklerine uygun kullanmışlar kelimeyi vaktiyle. Mesela daha da tuhafı İbn Battuta 1330 lar da Anadolu'ya geliyor, ve kaydettiğine göre millet Rum’a Rum diyor. Ama Kırım-Volga hattına gidiyor ve Kıpçak vs Türklerle konuşuyor, adamlar Türkçeye uygun Urum diyorlar.
Niye böyle olduğuna dair esaslı düşüncelerim var ama zamanı değil.
Neyse, şimdi nasıl oluyor da Türkçe’de bu kelimenin sesli ilk harfi düşüyor ve Rakı kalıyor ortada. Normalde zaten bin yıldır ülkeyi yöneten Oğuz Türkmenlerine milyar dolar verseniz Rakı dedirtemezdiniz!
İşin içinden çıkamadım bir türlü.
Yezidi Kürdlerin ‘’milli içkileri Arakı’’ içtikleri ifadesini bazı yayınlar da okudum. Ama acaba Yezidi Araki mı diyor, yoksa Rakı mı ?
Peki Alevi Kürdler ne diyorlardı acaba Rakı’ya, mesela Cumhuriyet öncesi ?