Saturday 7 April 2018

1850 Yıllarında Sir Austin Layard'ın Müslüman Bazı Kürdlere Yönelik İzlenimleri

Sir Austin Layard'ın  Armenia,Kürdistan  ve çöle ikinci seferinden bazı kesitleri kısaca paylaşayım istedim.
Cümleleri evvel İngilizcesi, daha sonra da kısa tercümesiyle veriyorum.Kesin doğru bir tercüme diyemem ama genel de anlatılanlar çok karmaşık değil.

Tarihi olayları araştırmada  oldum olası sahipsizlikleri  neticesi  Kürd halkına yönelik  doğru olmayan, sadece politik-ideolojik saiklerle icad edilen belirlemeler ,aslında doğru addedilen yanlışlar var. 
Elbette bu yanlışlıklar, Kürdlerin soy ve kültür olarak kendi toprakları üzerinde var olma problemi yaşadığı devletlerin kendilerini asimilede kullanageldikleri en önemli ideolojik aparatları oluşturmuş.
Bunun çok ilginç bir örneğini de, eğer becerebilirsem Dersim'le ilgili aktarıp yorumladığım geziden otuz beş yıl sonra bir başkasınca gerçekleştirilen ikincisinde  Kürdlere dair anlatımlarda ilkinden tamamen farklı , ama planlı olduğu anlaşılan tanımlamaları da tartışarak  vereceğim.Yani Kürd'ün  bir kısmına Kürd, diğerine ise Kızılbaş denmesi ve  dahası var elbette.

Çok ilginçtir, ve minnetle anmak lazım ki, kendisi arkeolog, çivi yazısı uzmanı, sanat tarihçisi ve diplomat olan olan Sir Austin Layard'ın gözünden kaçmamış bu zamanla devlet politikasına dönüşecek olan yanlışlık.
Layard'ın belirlemesi o denli önemli ki, tarihle ilgilenenler not almalılar, s.20 :

''The district we had now entered formerly belonged to Sheriff Bey, the rebellious chief of Moush, but, since his capture last year, had been made miri, or government property. Although all all the Mohammedan inhabitants of this part of Kurdistan are Kurds, those alone are called so who live in tents ; those who reside in villages are known simply as “Mussulman.''

-Layard'ın Muşta girdiği bölge, isyancı Kürd lider Şerif Bey'in egemenliğindeymiş.Ama geçen yıl yakalanınca ''miri- devlet mülkü'' ilan edilmiş.
Elbette not düşmenin tam zamanı; Şerif Bey'in , civardaki tüm  ya da bir kesim Kürdle anlaşıp, Osmanlı'ya karşı güçlü biçimde ortaya çıkmak hayatta aklına gelmemiştir.
Gelse bile zaten diğerleriyle anlaşamaz, anlaşsalarda, mutlaka toplantı sonunda cazgırlık çıkar, vs...

Asıl değinmek istediğim ve üzerinde durduğum  noktayı ise şöyle açıklıyor Layard :'' Kürdistan'ın bu kısmındaki Müslümanların tamamı Kürd olmasına rağmen, sadece çadırlarda yaşayanlar Kürd deniyor. Köylerde yaşayanlara ise Müslüman.''

Ne denli manipülasyonlarla tarihi etkiliyor mevcut Kürdleri asimileye mahküm eden devletler, farkındamıyız şimdi biraz ?

Şöyle düşünelim bir; Urfa merkezde Arap olan aslını bilir, ama  muhtemelen Kürd allerjisinden  ötürü kendisine Türk diyebilir vs. Ama bir de Türklükle hiç alakası olmayan, fizyonomisi ve geleneğiyle, aksanıyla tipik Kürd olduğu halde kendine Türk diyen var.
İşte onlar Cumhuriyet öncesinin Müslüman ahalisi.
Yani Kürd, ama değil !
Mesela bu noktada en önemli bir tuzak ta, Kızılbaş ve Kürd ayrımıdır.


s.26 da naklettiğine göre, Sir Layard Ahlat'a gidiyor, oralı Kürdleri görüyor  : '' Before them, on the ledges overlooking the ravine, stood here and there groups of as noble a race as I have anywhere seen, tall, brawny men, handsome women, and beautiful children. They were Kurds, dressed in the flowing and richly-colored robes of their tribe. I talked with them and found them courteous, intelligent, and
communicative.''
-Kısaca, dereye /vadiye bakan  kaya düzlüklerinde bir grup vatandaşı görünce şunları yazıyor; '' her hangi bir yerde görmüş olduğum en asil soylardan biri, uzun boylu güçlü erkekler, yakışıklı kadınlar ve güzel çocuklar. Kendi aşiretlerinin kabarık ve renkli uzun elbiseleriyle  Kürdler...Onlarla  konuştum ve  kendilerini kibar, zeki ve konuşulur buldum.''

Daha sonra Layard Milli aşiretinin bir kampına ulaşıyor. Ve kadınlarını anlatıyor, 

s.314: '' After some conversation we went to the harem, and were received by his mother, a venerable lady, with long silvery locks and a dignified countenance and demeanor. Her dress was of the purest white and scrupulously clean. Altogether she was almost the only comely old woman I had seen amongst Eastern tribes. The wives and daughters of the chiefs, with a crowd of women were collected in the tent. Amongst them were many distinguished by their handsome features. They had not the rich olive complexion or graceful carriage of the Bedouin girls, nor their piercing eyes or long black eyelashes. Their beauty was more European, some having even light hair and blue eyes. It was evident, at a glance, that they were of a different race from the wandering tribes of the Desert.''

-''Biraz sohbetten sonra hareme gittik ( reisle)  ve uzun gümüşi lüleleri,  asil simalı , ağırbaşlı ve saygıdeğer bir hanım olan  annesi tarafından karşılandık.Elbisesi titizce temiz ve saf beyazdı. Yani,  Doğu aşiretleri içersinde gördüğüm hemen hemen en zarif yaşlı kadındı.
Reislerin  eşleri ve kızları , kalabalık bir grup olarak çadırda toplandılar. Aralarında güzellikleriyle seçilebilenler vardı.Ne Bedevi ( Arap) kızlarının koyu zeytuni tenleri ve nazik duruşları, ne de  delici bakışlar ve uzun kara kirpiklere sahiptiler. Kürd kadınların güzelliği daha çok Avrupalı, hatta bazıları açık renk saçlı ve mavi gözlüydüler.İlk bakışta , çöllerde gezinen aşiretlerden farklı bir ırka ait oldukları anlaşılıyordu.''


s.315: ''The Kurdish ladies do not, like the Mussulman women of the town, conceal their features with a veil ; nor do they object to mingle, or even eat, with the men.''
-Layard Kürd kadınların, kasabalardaki Müslüman kadınlar gibi  yüzlerine peçe takmadıklarını naklediyor. Dahası,erkeklerin arasına katılmaya, hatta onlarla yemek yemeye de itirazları yokmuş.

Seçtiğim pasajlar bu kadar.

Yani, bunlar daha Müslüman  olanları. Bunun daha bir de Yezidi  ve Alevi Kürdleri var.
Bu nakledilen de 150 yıl evvel. Daha önce bir asır evvvelki Kafkasya Kürdlerinin üzerine yapılan antropolojik çalışma ve bulguları yayınlamıştım.
Şimdi artık Kürdler arasında sarışın-mavi gözlüler bulmak ta zor.Yani asimilasyon ve sonucunda bir ırkın yok olması durumu var, açıkça öyle görünüyor.

Kitap aslında detaylı,ismi ise, '' Discoveries in the ruins of Nineveh and Babylon : with travels in Armenia, Kurdistan and the desert : being the result of a second expedition by Layard, Austen Henry, Sir, 1817-1894,Publication date 1853.''


Esasen  daha evvel yayınlanmış bir  kitabı var, 1849 da , dört yıl evvel,
''Nineveh and its remains : with an account of a visit to the Chaldæan Christians of Kurdistan, and the Yezidis, or devil-worshippers; and an enquiry into the manners and arts of the ancient Assyrians by Layard, Austen Henry, Sir, 1817-1894  Publication date, 1849,''

-Burada Yezidi Kürdlerle ilgili çok bilgi var. Başlarına gelen , getirilen felaketler ile inanca yönelik. Mesela ''güneşe beyaz bir boğa'' kurban edilmesi gibi...

Bir başka zamana.