Bahçıvan ile Öreke Kelimeleri,
1- Bahçıvan’dan başlayalım. Nişanyan sözlükte çok ilginç bir belirleme var, zaten de o sebeble bu kelimeyi yazıya dahil ettim. Şöyle açıklanmış bahçıvan :
‘’[ Aşık Paşa, Garib-name, 1330]
şāh buyurdı bağçevānlar geldiler
~ Fa bāġçe-bān/baġçe-wān باغچه بان bahçe gözeten, bahçe bakan
Kelime için Farsça deniyor. Evvela ‘’bağçe-bān’’ verilmiş. Doğru, bu kelime Farsça.
Farsça ‘’bağçe’’ kelimesine, yine Farsça ‘’koruma, bakma, gözetme’’ anlamlarını veren +ban soneki konunca, oluyor bağçeban, yani Farsça bahçe bakan, koruyan…
İyi de, kelime bağçe-ban değil ki, bağçe-van.
Nişanyan’da bağçe-ban ile bağçe-van’ın devamında da Arapça alfabesiyle Farsçası verilmiş.Ama orada sadece bağçe-ban yazıyor, bağçe-van kelimesi yok !
Bir de açıklamanın en altında, sağa ok işaretiyle bahçe ile yanında +ban kelimeleri verilmiş, okuyucu anlamlarını tetkik edebilsin diye.
Fakat asıl kelime (bahçıvan) bağçe-van’ın, van’ı da yok...
Bahçıvan(bağçe-van), Kürdçe bir kelime.
Farsça’daki +ban sonekinin Kürdi anlam ve de kullanımıyla karşılığı +wan(van) dır. Bağçe ise ortak kelime.
Bağçe +van,bahçıvan.
Kürdçe’de ban kelimesi var ama bu anlamı veren sonek değil. Neticede mahvedilmiş bir lisandan bahsediyoruz ama neyse ki yazılmış vaktiyle…
Yoksa, ben de Kürdçe veya Farsça bilmiyorum.
2- Öreke Kelimesi
Bu, Anadolu'da Türklerin aşina oldukları, belki erkeklerinin çoğunluğunun bir vesileyle de olsa vaktiyle kullandığı, ya da daha doğrusu duyduğu bir kelime. Türkler derken, Türkmen ve Yörük toplulukları kasdediyorum.Bunlarla bir arada, iç içe veya aynı bölgede bulunan, yaşayanlar da duymuş olabilirler.
Ben de bu ikinci gruba girenlerdenim.
1977 ,ya da 79 seçimleri olsa gerekti. O zamanlar yanılmıyorsam Milliyet'te yazan bir Örsan Öymen vardı. Köşesinin de ismi sanki Politika Kazanı ya da Kepçesi gibi bir şeydi.
Bir gün , seçim çalışmalarını izlemek için Antalya olsa gerek giderken, yol üstünde Afyon civarında her geçişinde uğradığı ''Cıllığ'ın ( aklımda öyle kalmış)'' yerine kahvaltı için uğruyor.
(Hemen not düşeyim, mesela bu Cıllık -Cılık'ın anlamı nedir acaba ?)
Neyse, sahibini de tanıyor.
Soruyor yiyecek ne var diye; Cıllık saymaya başlar, işte sucuklu yumurta vaa, mercimek çorbası vaa, bal-gaymak vaa...
Örsan sormaya devam eder, başka ne vaa ?
Cıllık cevap verir, bir tane daha, Cıllık yine saymaya devam ediyor.
Örsan Öymen bir daha sorunca Cıllık, '' ebenin örekesi vaa ! '' cevabını biraz da hafif kızgınlıkla verince, Örsan gülmekten yerlere yatıyor.
Bunu köşesinden okumuş, ben de epeyi bir gülmüştüm.
Bu öreke kelimesi aynen bu durumlarda kullanılıyordu.
Ve aynen şu telaffuzla : ‘’ ebeeng örekesi !’’.
Ama herkese değil de, bazen adamına ve de pozisyona göre.
Yani karşınızdakini bir nokta da bıktırıyorsunuz,en sonunda da bu cevabı alabiliyorsunuz.
Ve belli ki, yine kadınlarla ilgili, seksist ve Türkçe bir argo.
Zaten kelime anlamını tam olarak bilenle karşılaşmadığım gibi, hiç bir yerde de okumamıştım.
Ama kullanılıyor, ve de anlam elbette tahmin ediliyordu, konuşulmaksızın.
Uzun yıllar sonra kelimeyle karşılaştım.
Evvela kıyaslama babında öreke için bulabildiğim kaynaklara bakalım :
Clauson , ''ör, örk,'' kelimesini vermiş. ''tether'' and the like, diyor. Yani ''hayvanı bağlama ipi, bağlayıcı şey, sınır'' demiş. Örük, öruk gibi formları da varmış , kelime benziyor ama ''ebenin kazığı, ebenin beygir bağladığımın direği'' vs gibi anlamlar vereceğinden, uymuyor.
Nişanyan ise , ''[ anon., Ferec ba'd eş-şidde, <1451]
ipek ü öreke getürdi bir batman pamuğı egirmege
~? Yun róka ρόκα yün eğirmekte kullanılan ucu çatallı oval tahta, öreke ~? İt rocca a.a. ~ Ger
Not: Yunanca sözcük EYun ηλακάτα karşılığı olarak en erken İskenderiyeli Kyrillos Leksikonunda (16. yy?) kaydedilmiştir. DuCG 2:1305. • Karş. Nor rokkr, EAlm rocco > Alm Rocken (a.a.). • TTü örmek fiiliyle birleştirilmesi gerek anlam gerek yapı bakımından imkânsız görünüyor.''
Nişanyan sözlükte yün eğirme aleti ismi olarak verilen öreke ile Clauson'un seçtiği kelime ve anlamlar da tamamen farklı.
Bir de , kelimenin yün eğirme aleti olduğunu farzetsek bile, küfre pek uygun düşmüyor gibi.
Çok ilginç olanına Red House Türkçe-İngilizce'de rastladım. Öreke için, 1.distaff ,''kadın işi, kadın veya kadınlar,'' 2. midwife's stool, ''ebe lazımlığı'' gibi çevirdim bunu, aslında daha var farklı anlamlar.
Bu anlamlar da tam uymuyor. Zira sanki biraz, ya da metaforik olarak kadın vücuduyla ilgili kaba bir seksist öge taşıması gerekiyor gibi; yukarıdakiler de ise bu hususiyet pek görünmüyor.
Tesadüfen kelimenin anlamını ve hangi lisana ait olduğunu, aklımda hiç yokken, bir kitapta buldum.
Moğolca.
Moğol'ca da çadıra, muhtemelen dönemsel olarak ''ger, yurt(yurta), khargah ( bu İrani tabir, büyük çadırlar için),'' gibi isimler verilmiş. Bunlar seyyar; katlanıp, arabalara yükleniyorlar.
Bu çadırların kapıları, büyüklerinde ise oda gibi ayrılmış kısım ve pencereleri var. Bir de elbette içinde ateş yakılıyor.
Çadırların içinde dumanın dışarı çıkması için de, tam tepede bir delik var.
İşte dumanı, kokuyu vs., dışarıya vermek için çadırda bulunan deliğin adına Moğol, ''öreke'' demiş: ''smoke hole in on the roof of a yurt; household; family''.
Kısaca, yurt( çadırın) çatısında bulunan duman deliği.
Ebeeng örekesi...