Okuduklarımdan, notlarımdan bazı aktarmalara devam edeyim.
Medieval dönemlerde bölgemizde olup bitenler hakkında en önemli
bilgileri sağlayanların başında Michael (Mikail) the Syrian gelir.
Syria Ortodoks Kilisesinin patriğiydi bu isim. Kendi lisanı Syriac ile
kaleme aldığı kronikler çok önemli.
Benim okuduğum, klasik Ermenice tabir edilen lisana yapılmış
tercümenin İngilizceleştirilmiş hali.
Jean-Baptiste Chabot ise Fransızca’ya Syriac orjinalinden
çevirmiş, asıl okunması gereken de o aslında ama bu çevirinin de işe
yaramayacağı söylenemez tabiatıyla.
Önemli bir husus var. Bu eserde sıraladığım isimlerin, doğru-yanlış,
anlamları ve kısa tarihleri mevcut. Ben mesela Urfa şehrinin anlamı için
tıklamıştım, envai çeşit ve bir kısmı da bir diğerinden kopyalanmış bir
çok temelsiz belirlemeler gördüm. Türk dilinden olduğunu iddia edenler de
epeyi mevcut olmakla birlikte, bu ifade bilgi ve kaynaktan ziyade, resmi tezlere dayanır
görünüyor, zira değil.
görünüyor, zira değil.
Umarım faydası olur, şu kısa bilgiyi de yayınlamış olayım, içime dert olmasın.
P.186: After the Flood, King Nimrod (Nebrovt') built and named
it Ur'haw Ovre'd. "Ur'" in our language means village, and "haw" means
Chaldean, thus [the name Urha translates] "village of the Chaldeans."
İlginç ve öğrenilmesi gereken bilgiler var burada. Urfa’nın ‘’sel’den’’
sonra Nemrud tarafından kurulduğunu yazıyor.
Bence Patrik, sel'den bahisle, burada etimolojik-tarihi doğruları da biraz inancın
kodlarıyla harmanlamış ve öyle sunmuş, ama bilgi doğrudur olabilir. Nemrud,
demek ki Syriac konuşuyormuş Patrik Mikail’in iddiasına bakılırsa ve Ur’haw Ovre’d demiş.
Mikail’e göre ‘’Ur’’ Syriac dilinde ‘’köy’’ ve ‘’Haw’’ ise Chaldean ( Kalde’li)
demek. Bu Kaldeliler ve Nasturilere Botan-Hakkari ve Mavsil ( Musul) Kürdleri ve
artık hangi topluluklar bölgede yaşamışsa muhtemelen toptan Süryani diyorlardı,
gerçi her birinin ayrı isimlendirildiğine dair belirtiler de var.
Her ihtimale karşı, anlaşılır olması açısından genel Süryani tabirini kullandım.
artık hangi topluluklar bölgede yaşamışsa muhtemelen toptan Süryani diyorlardı,
gerçi her birinin ayrı isimlendirildiğine dair belirtiler de var.
Her ihtimale karşı, anlaşılır olması açısından genel Süryani tabirini kullandım.
Yani Urhaw, Kaldelilerin Köyü demekmiş!
Tekstte Ur’haw’dan sonra gelen Ovre’d için bir açıklama yok.
Tekstte Ur’haw’dan sonra gelen Ovre’d için bir açıklama yok.
Jerusalem hepten ilginç: ’’In the same way Melk'isedek, son of Ham,
built a city in Palestine and called it Urishle'm, which translates "village of peace,"
since according to our Syriac language, it was a village and could not
be called a city. We pronounce it "Jerusalem."
-Aynı şekilde Ham’ın oğlu Melk'isedek de Filistin’de bir şehir kurmuş
ve ona ‘’Barış Köyü’’ anlamına gelen Urishle'm ismini vermiş.
Patrik Mikail, ‘’bizim Syriac lisanına göre o bir köy idi ve şehir olarak
anılamazdı. Biz de Jerusalem şeklinde telaffuz ettik,’’ diyor.
Yani işte buymuş Jerusalem'in ne olduğu ve hangi lisana ait bulunduğu...
Edessa, Urfa’nın diğer ismi. Mikail’e göre Asur kralı Sennacherib/Senek’erim
( M.Ö. 704-681) şehri yakıp yıkmış ve Urfa, İskender gelip de yerlileri
tepeleyene kadar harabe kalmış. Kendisi muhtemelen Beth Kardu’ya
doğru ilerlerken, harabe şehir ve etrafının cazibesine kapılmış, yanında
bulunan ve adına İskender’in ölümünden sonra Hanedan kuracak olan
komutan ve arkadaşı Seleucus’a ‘’Bu yeri bir şehre çevir’’ demiş.
İskender’in ölümünden sonra Seleucus şehri kuruyor ve Edessa,
yani Mİkail’e göre Makedon dilinde ‘’Bunu seviyorum’’ anlamına gelen
ismi veriyor. Çünki İskender ‘’ I love this. Built it into a city
( Burayı sevdim, onu bir şehr’e çevir/inşa et/haline getir),’’ demiş.
Mikail o zamanlardan itibaren de Greklerin kronolojik notlarında
Edessa için ‘’So’rtu Makedonis’’ yani ‘’Suriye Makedonyası,’’ diyorlarmış.
Notlarım da daha var bazı şeyler ama bu konuyla doğrudan ilgili değil.