Friday 23 November 2018

Sultan Celaleddin Şah'ın Kürd Tarafından Öldürülmesi ile Tanrı ve Mengü Kelimeleri

Moğol  işgaliyle gelen korkunç yıkımı  topraklarımıza ve tüm bölgeye musallat etmeyi başaran şahıs, evvela Harzem'de   hakimiyet kurup, giderek  büyük bir alana hükmeden Türk köle hanedanından bir sultan olmuştu. Harzem, Anuş-Tekin ismi verilmiş bir Türk kölenin  soyundan Atsız/Utsuz'un kurduğu geliştirdiği devlet idi. Harzemden, Iran ve Anadolu ile Mısır'a kadar Türk genel adı altında aşağılanarak satın alınan muhtelif soydan köleler ile çocuklarının bir kısmının krallık kurabildiklerine dair çok önemli bir misaldir bu Harzem Şahlar (Gazneli Mahmud'da öyle). Daha sonra yukarıda ismini verdiğim Atsız / Utsuz'un soyundan Sultan Muhammed, bu Türkler her ne kadar İrani olarak yaşamışlarsa da, genel de savaşın orta yerinde saf değiştirme ve sözüne pek sadık olmama gibi bir geleneğe sahip bulunduklarını yine belli ederek ( bkz Talas'ta 751 Arap-Çin savaşı, Malazgirt, Melik Şah ile amcası Qavurt arasındaki savaş ta  olanlar vb., )  o sıralar  Çin'de kafataslarından  kuleler inşa etmek gibi kan dondurucu bir  meşgalesi olan  Cengiz Khan'a kalleşlik yapınca, Moğol'un  gözlerini İran ve ötesine dikmesine sebeb olmuştu.
Türk Muhammed kaçtı, Moğol Cengiz kovaladı.
En sonunda Sultan Muhammed Hazar'da bir adaya sığındı ve orada öldü.
Daha sonra yerine oğlu Sultan Celaleddin Şah geçti.
Sultan Celaleddin'in ise, farklı sebebler neticesi vuku bulduğu  nakledilmekle birlikte, bir Kürd tarafından Ahlat civarında öldürüldüğü üzerinde anlaşma var gibi ( Diyarbakır civarı da deniyor ama Diyarbakır o zaman bir bölge ismi). Kimileri cinayeti işleyen  Kürd'ü  Sultan Celaleddin'in kürküne göz diken bir eşkiya yazmış.
Bazıları ise, Kürd adamın Emir kardeşinin Sultan Celaleddin tarafından kalleşçe ve hunharca katledildiği, adamın da Sultan Celaleddin Şah'ı Yassı Çimen  savaşında ki yenilgisini müteakip gizlendiği yerde yakalayıp  öldürdüğü yorumunu yapmışlar.
1231 de cereyan eden bu savaşta, her ne kadar kredi hep Anadolu Rum Sutanı Alaaddin Keykubad'a verilse de, aslında savaşın galibinin zamanında '' Mezopotamya, Armenia ve Kurdistan'a'' hükmeden Eyyubi prens Malik Eşref, yani son tahlilde Kürdler, olduğu da yazılıyor.
Belli ki ortalık Kürd dolu ve muhtemelen de Sultan Celaleddin Şah, bir çok Kürd'ün canını Yassı Çimen savaşı öncesi yakmış olmalı.

Şimdi gelelim makalemizin başlığında yer alan Tanrı ile Mengü'ye.
Sultan Celaleddin Şah asıl bir de ''Mankoberti, Menküburti- Menkoberti vb.,'' formlarda transkribe edilen bir isim ya da ünvanla anılıyor.
Arap alfabesiyle şöyle yazılmış :        منكبرتي  = mnkbrt+i , yani bir tek sesli olarak son harf +i mevcut kelimede.
Anladığım kadarıyla genel de ve de özellikle eski MS ( manu script, el yazısı metin )  tekstlerde  Arapça ve Farsça'da kısa seslileri gösteren hereke ismi verilen noktalama işaretleri pek yazılmıyor. Dolayısıyla da okur, metnin kontekstine göre kelimeyi anlamakla yükümlü.
Fakat Arapça ya da Farsça metinlerde  ( hangisiyle yazılıyorsa) yabancı özel isim ve ünvanların müelliflerce bazen orjinal formlarıyla transkribesi problemli  ve dolayısıyla bunların da okunarak tesbiti  çok zor olabiliyor.
İşte burada da böyle bir husus mevcut gibi.
Gerçi ortalık bu alanda Batılı ve Türk uzman tarihçiden geçilmiyor.
Her bilinmeyeni Türk ve Türkçe ilan etmek için aralarında frene basmaksızın yarışıyorlar.
Ama sıra gerçek Türkçe olana gelince, nedense bir duraklama mı oluyor, nedir !

Bu isim  bence Menkiberdi / Mankoberdi , ya da  Menkü berdi  gibi...
Yani Türkçe ''Allah verdi/ sonsuz olan verdi vb., '' demek.

Tanrı-Tengri kelimesi Türkçe'de bildiğimiz ''kutsal yaratıcı, ilah,''  değil, ''gök , cennet ,'' anlamlarına gelir.
Gök ise ( Moğolca'da da aynı ''köke'')  ''mavi'' renktir sadece.
Gök yüzü ise Cumhuriyet uydurmasıdır.
Dolayısıyla ''çıktım gök yüzüne,''  ya da '' çıktım gök'e'' diye başlayan mısralı ya da içinde bu tür ifade  barındıran ve mesela 1400-1500-1800 vs de bilmem kim ozana ait diye takdim edilen şiirler varsa , hiç şüpheniz olmasın, kakalamasyon ve Cumhuriyet/İttihatçı uydurmasıdır.
Hangi kitleyi  hedeflediği ise malüm, ha bire yazıyorum zira.
Nişanyan sözlükte hem Tanrı-Tengri, hem de gök kelimelerinin anlamları doğru biçimde yazıyor son zamanlarda.

Ama Mengü'ye rastlamadım, daha henüz oraya gelmedik demek ki.
Belli ki Mengü ( ya da  Menke-Manko-Minke -Menkü vb.,formu)  ''İlahi, ölümsüz, her zaman var olan, ve giderek Yaratan,''  anlamlarına geliyor.

Mönkge  kelimesi Moğol dilinde de , ''ebedi,ezeli, ölümsüz, baki, sürekli,''  anlamlarına gelir.
Möngke (Mengü) Khan, yani Cengiz torunu ve Tuluy'un oğlu, bölgeye hükmeden İlkhan Moğol devletinin kurucusu Helagü'nün de abisi.

Saturday 10 November 2018

Haymana-Polatlı Havzasında Bazı Kürd Köyleri ve Modan Aşireti

Dışardan davulun sesi hoş gelir, değil mi ?
Asimilasyon öyle şiddetle dayatıldı ki, direnebilmek zordu. Üzerine asıl bir de kapitalizmin gelişmesi, makinalı tarıma geçiş ve zorunlu şehirleşme ilave edilince, Kürdlerin dayanma gücü kalmadı.
Dahası, Türkiye Cumhuriyeti ve Türklüğün Osmanlı'dan devraldığı Sünni-Hanefiliğin,  şehirlerde  bürokrasi eliyle beslenen  Türk-İslam ideolojisinin en önemli aparatı olması, yıkımı hızlandırdı.
Ortalıkta ne Kürdçe kaldı, ne de gelenekler.
Bu durumda elbette Kürdlerin tarihi hafızaları en büyük darbeyi yemiş oldu.
An itibariyle kimse son kalan yaşlıların aksanlarını bile bir yerlere görüntülü  kaydetmeyi düşünmüyor.
Varsa yoksa politika ve resmi Türk ideolojisinin arzusu da bu zaten.
Kürdleri haklı politik taleplerinde boğmak, lokal tarihleri ile lisan ve tabiatla bağlarını iyice çürütmek.
Başardılar elbette.
Emsallerim köylerinde vaktiyle atalarının kendilerine  tarif ettikleri tarla mevki , kurumuş dere yatağı, yıkılmış çeşme ile harabelerinin yerinde bile yel esen kalıntıların isimlerini de unutmuşlardır.
Kaydetmezler de... 
Hangimiz yaptık ki !

Bir müddet evvel yazmıştım. Mark Sykes daha 1900 başlarında Ankara'nın 30-40 km batısı ve demir yolu'nun kuzeyine serpilmiş  500 çadırdan müteşekkil kalabalık bir  Kürd Terikan aşireti koluna rastlıyor.
Nereden bakılsa, zamanın köylü toplumlarının ,  ortalamaları dikkate alındığında bize en azından 2,500- 3,000 arası bir nüfusu veriyor. Bu ise zamanın da en az on adet köy demektir !
Eğer 20 değilse !

Bir örnek vereyim ; Haymana'da Türk Şerefli köyü var. Sakinlerine sorun, bilmem nereden gelme hakiki ve en öp öz Türkmen boyu mensubu olduklarını söyleyeceklerdir.
Üstelik yanı başındaki Kürd köyleriyle alay da edeceklerdir.
Oysa bu köyün 1928 de ki ismi Kürd Şereflidir, zira bir tane de Kürd olmayan ve muhacir Şerefli köyü vardır, Gök göz gibi.
Devlet bu Kürd ismini Türk'e tahvil ettikten sonra, elbette kendilerine bir de gurur bahşetmiş oldu.
Ve en hakiki ve öp öz Türkmen oluverdiler 1928 den sonra.
Böylesi yüzlerle vardır, bulmak lazım.
Arkadaşlar Rışvan, Reşidirler...
Öyle tahmin ediyorum ki bu köyün civarın da  kendine Türkmen diyenler varsa, muhtemelen Kürddür. 
Belirteyim, Asyaikler kendilerini belli ederler. Muhacirler de  hem fizyonomik, hem de kültürel olarak anında tesbit edilir.
Yine muhacir olan Tatarlar ise tamamen ayırd edilirler ve diğer muhacirlerle birlikte zaten ülkeye geliş tarihleri bilinir, kendileri bilirler en azından.

Tekrar dönelim bahsi geçen Terikan Kürdlerine.

Demir yolunun kuzeyi diyor Mark Sykes.
Mesela bir Malı Köy var.
İsme dikkat çekeyim, Türkler anlamazlar ama Kürdler baksınlar.
Malı, ne malı ! 
Bu isim, Male / Mali /Male gibi,  ve muhtemelen bir Kürd ismi.
Birinin yeri, mülkü, malı diyor. Elbette bir de Mele var.
Eğer muhacir köyü değilse, ki etraf halihazırda Oğuz Türkmeni ilan edilmiş Çerkes köyleriyle dolu görünüyor.

Bir de Haymana'da Modan aşiretine bağlı köyler var.
Bunlara kah Kürd kah Türkmen denir.
Gerçekten de karışık köyler.
Mesela bir tanesi Rışvan/Reşi Kerpic arasında bulunan Saatli. Bu isim aslında Saat değil, bu konuya tekrar dönüş yapma imkanı bulduğumda işleyeceğim.
Bir tanesi Kara Süleymanlı, diğeri Çeltik. Çoğunluğunun Kürd olduğunu sandığım Toycayır, ile bir de galiba Katrancı ve Yamak köyleri de Modanlıydı.
Bu ahalinin ne olmadığını hemen söyleyebilirim.
Türk veya Türkmenlikle zerre alakaları yok.
Ama Kürd ile Moğol karışımı bu insanlar.
Bu Moğol elementi iyice derleyip, muhtelif makalelerle işleyeceğim ve her şey de hazır.  Ama bir başlangıç yapmış oluruz böylelikle. 
Modun ya da Modan biçimlerinde transkribe edilen kelime  Moğolca ''ağaç'' anlamına geliyor.  İsmin bu kelimeden kaynaklandığını iddia edebilirim ama hepsi bu.
Muhtemelen bir Kürd aşiret federasyonuyla birlikte göç ettiler, ya da daha sonra Kürdlerle karıştılar.
Köy isimleri üzerinde de çalışma yapmak gerekiyor.
Bakalım ne zaman.


Friday 2 November 2018

Halil İnalcık, Has Bağçede Ayşu Tarab ( Nedimler Şairler Mutribler)