Saturday 19 January 2019

Mevlana Torunu Çelebi Arif'e Göre Mümin Kadınların Cennet Mükafatları, Eflaki'den Aktarma

XIII.-XIV. yüzyılların en önemli tarihi vesikalarından olma mahiyetini haiz  bir eserden alıntıyı çok iginç bulduğum için, paylaşmaya karar verdim. Akla gelebilecek her tarihi hususa dair ideolojik amaçlı sansürlerle karartılmış, ve hakkında en az bilinip, en çok hamasi ve gerçek dışı anekdotlar üretilmiş dönemlerden birine ait  muazzam bilgi sağlayan bir eserden bahsediyoruz burada.
İlginç bir hususu da belirtmek lazım ; dindar alim ve Mevlana Celaleddini Rumi'nin torunu Arif Çelebi / Çelebi Arif'in meclislerine kadın katılımı olduğunu da bu vesileyle öğreniyoruz. Ayrıca ,bir kadın için alim nitelemesi de yapılıyor. Dahası 1300 ler de mümin kadınları cennette nasıl bir mükafat beklediğine dair, mesela, hatta cinsel olanı üzerine abartılı tasvirlerle de olsa, bizzat kadının soru yöneltip, en sonunda cevabını da alabildiği ve bu hususların bir erkek meclisinde açıkça konuşulabildiği, dolayısıyla  zamanımıza kıyasla  inanılmaz bir fikir özgürlüğü ortamının mevcudiyetini de gözlemleyebiliyoruz.
Yazarımız Eflaki ,aşağıda makale bitiminde  İngilizcesini de okuyucunun tetkikine sunduğum verilen pasajda geçenleri kaleme alırken satırlarına '' nüktedan ve içki arkadaşlarının naklettiğine göre  bir gün alim,  kalbi nurlu ve  yoksulluk içinde yaşayan bir kadın, kendisiyle birlikte nadide hediye ve elbiseler ile bir çok iyi şeylerle Çelebi'yi ziyarete geldi'' diye başlıyor. Çelebi ismiyle kasdedilen ,müridi Eflaki'nin, adına ''Menakubül Arifin'i'' kaleme aldığı ve bizlere kazandırdığı Mevlana'nın sevgili torunu olan Arif Çelebi elbette.

Burada kısaca bir duralım ve bir düşüncemi paylaşayım. Öyle görünüyor ki Eflaki bu girizgahın ''içki arkadaşları'' kısmını eserine daha sonra da eklemiş olabilir. Zira her ne kadar ilk derlenmesi 1318 tarihine işaret etse de, eserin genişletilmiş yeni yazımı  Çelebi'nin ölümünden  (1320) çok sonraları (1353) yayınlanmış. Aslında bu ibarenin 1353 ten on yıllar sonra Osmanlı zamanında ilave edilme ihtimalini de gözden uzak tutmamak lazım. Belki zamanın Osmanlı uleması Çelebi'nin cennete gitmeye hak kazanan mümin kadınların cinsel hayatlarına dair anlatımlarını hoş karşılamamış ve içki muhabbeti kısmını ilave etmiş olabilirler. Dolayısıyla Çelebi'nin kadına söylediklerini  ''içki alemi muhabbeti'' sonucu sözler olarak yansıtarak, '' anlayın işte şaka yapıyordu'' gibi az hasarlı bir seviyeye indirgeme gayreti de yabana atılır bir ihtimal görülmemeli. 
Mamafih, en makül olanı da, yukarıda da belirtildiği gibi bu girizgahın, eğer aklımdan geçtiği gibi bir ilave ise,  bizzat Eflaki tarafından zamanın dini-politik ortamına göre, çok sevdiği ve hürmet duyduğu Arif Çelebi'ye kalkan amaçlı dahil edilmiş olabileceğidir.

Eseri yazanın tam ismi ve künyesi, Şems al-Din ( Şemseddin) Ahmad-e Aflaki. Eserin ismi: Menaqeb al-arefin.
Farsça'dan İngilizce'ye, ''The Feats of Knowers of God'' başlığıyla John O'Kane tarafından çevrilmiş.
Eser Türkçe'ye de galiba muhtelif zamanlarda farklı isimlerce çevrilmiş, nette bulduğum Tahsin Yazıcı'nın ''Ariflerin Menkıbeleri'' isimli olanı muhtemelen aralarında ciddiye alınması gerekenidir sanırım.
Esasen bu eserin İngilizce ve Türkçe çevirilerini de mukayese önemli bir akademik tez olurdu. Hele hele Farsça orjinalini de bu çalışmaya dahil etmek ise müthiş bir başarı.

Gelelim pasajın çok kısaca yapmaya çalıştığım tercümesine :

Eflaki naklediyor ( s.672-673) : ''Nüktedan ahbaplar ile içki arkadaşlarının naklettiklerine göre bir gün alim,  kalbi nurlu ve  yoksulluk içinde yaşayan bir kadın ( tercihen yani derviş gibi ; benim notum) kendisiyle birlikte nadide hediye ve elbiseler ile bir çok iyi şeylerle Çelebi'yi ziyarete geldi.
Dostça, uyumlu ve uzun bir muhabbetten  sonra , misafir kadın Çelebi'ye sordu : ' Biz sefillerin kıyamet günü gelince halimiz ne  olur, ve bizim ahirette sonumuz ne olur ?'

Çelebi cevapladı :'Yüce yaratıcı şefkatini göstermiş, siz yüce cennete gireceksiniz ve Huriler hizmetkarlarınız olacak.'

Kadın devam etti : 'Bize  ebedi hayatın mekanın da oturmayı ihsan eden cömertliğiyle O'na hamd olsun ( şükret, edelim). Peki orada başka ne olacak ?'

Çelebi cevapladı:' Her gün imanlılar ve dervişler, peygamber ve mistikler, mübarek ve şehit olanlar, ile takva ehli ve samimi olanları ziyaret ederler. Ve kendilerine canlarının çektiği , göz zevklerine uygun her şeyin bulunduğu en güzel lezzetle dolu sofralarla ziyafet çekecekler ( ve burada Arif cennet ve nurla ilgili bir takım mistik ve dini referanslı kelamlar ediyor).'

Ama kadın ısrarlı ve soruyu tekrarlıyor : 'Peki orada başka ne olacak ?'

Çelebi : 'Nihayetinde onlar gözlerini Yaratanın yüzüne diktiklerinde, -Yüce Yaratan arkadaşı için kendi hazırladığı şaraba sahip - o halis şaraptan dolayı sayısız yıllar boyunca mest olacak, ve bu ebedi mutlulukta kendilerinden geçmiş  halde olacaklar.'

Aynı çizgide ısrarlı sorularına bakılırsa, mümin kadınların  cennetteki yerlerine dair genel  anlatımlarından zaten haberdar olabilecek misafir kadının, Çelebi'nin mevcut cevaplarını tatminkar görmediği de rahatlıkla anlaşılıyor. Belli oluyor ki aslında öğrenmek istediği, erkek müminler Hurilerle mükafatlandırılırlarken, kadınların cinsel doyumlarına dair bir belirleme olup olmadığı.
Son olduğunu aşağıda Çelebi'nin cevabından anlayacağımız sorusunu tekrarlıyor : 
'Orada başka ne olacak ?'

Ve Çelebi muhabbeti şu sözlerle noktalıyor : 'Yüce cennette nihai ihsan olarak kadiri mutlak ilahça yaratılmış kule ve çınar ağacı dalları gibi penisler  bulunur. Penisler, kural olarak kadın dervişler ile dul kadınların istekleri yerine getirilerek vajinalarına tüm cazibesiyle sokulur : Ve Biz de daha çok var ( 50/35 ; ''daha çok sunacaklarımız var,'' gibi ; anladığım kadarıyla Çelebi burada Kuran'da mevcut ilgili ayet ve sure'ye atıfta bulunuyor ; benim notum), onlar hazzı tadacak ve rahatı bilecekler ( ''anlayacaklar, görecekler'' gibi ). Bundan daha memnuniyet verici ne olabilir ?'
O noktada içten ve fakir ( derviş gibi demek istiyor olabilir; benim notum) kadın , mutlak bir bağlılıkla başını önüne eğdi. Giydiği her şeyi ortamda mevcut olan okuyuculara ( ezbere kuran, şiir okuyan, hikaye nakledenler, gibi; benim notum) bağışladı ve içi neşeyle dolmuş olarak ayrıldı.''
Tercüme ettiğim kısım bu kadar.

Elbette bu müthiş eserin can alıcı noktası yukarıya alıntıladığım ve tercümesini yapmaya çalıştığım pasaj değil. İçinde ilginç bulduğum ve aslında bu aktardığım bölüme  gelene kadar, döneme dair politik-sosyal-etnik-linguistik-İslami ve heretik, çok önemli bilgi ve belirlemeler var. 
Mesela, Türk kavramının genel de hakaret amaçlı ve toptancılıkla rastgele de kullanıldığını gözler önüne seriyor. Ayrıca her geçtiğinde, mesela Germiyan, Menteşe vb., beyliklerin ismi zikredildiğin de, orjinallerin de ''oğlu'' ibaresinin yer almadığını da farkedebiliyoruz.
Mevlana sülalesinin zamanın politik güç odaklarıyla iyi geçinerek varlıklarını devam ettirebildiklerini de öğreniyoruz. Bu stratejinin şaşması durumunda problemler yaşandığını da...
Bir diğer tesbitim ise, Mevlana'nın İslami hiç bir açıklaması olmayan Sema ritüeli üzerine düşünülmesi gerektiği. Ve  son olarak, eğer becerebilirsem, Çelebi Arif'in yeni Moğol yönetiminin gözüne girmek için ustalıkla düzenlediği bir oyunu, mistik ve metafizik bir yoruma büründürerek bizzat bu gösterinin hedefi ve aracısı olarak tesbit ettiği şahısça Moğollara nasıl saygıyla naklettirebildiğini de yazarım bir gün.

Bu arada üşenmeden makaleyi incelemeyi  bitiren okuyucu arkadaşlarıma, İngilizce'ye hakimiyetimin, bu bana göre zor olan pasajları tercümeye yeterli olmadığını açıkça belirteyim. Bazı cümlelerde çok zorlandım ve yanlışlar olabilir. Ama asıl mesaja dair bölüm genel olarak daha kolay oldu. Yine de mevcut ve çevirisini düzgün yapamadıklarım ile hatalı olupta farkedemediklerim için sizlerden özür dilerim. 

Pasajın İngilizcesi aşağıda ,
-The witty companions and drinking comrades related that one day a learned woman who lived a life of poverty and was of enlightened hart came to visit Chalabi, and she brought many good things , rare gifts and clothes.After lengthy association and friendly concord, the woman asked :What will be the situation of us wretched ones on the day when the Resurrection occurs, and what will be our final end in the hereafter ? Chalabi replied: " God Most High having shown His kindness , you will enter supreme paradise and the Houris will be your servants."
She said :" Praise be to Go who in His bounty has caused us to dwell in the abode of eternal life .And what else will there be ?'
He replied:'Every day the believers and the dervishes will go to visit the prophets and the Friends of God , the blessed and the martyrs , and the pious dear ones. And they will  feast and have enjoyment of the fine delicacies which contain whatever the soul desire and the eyes delight in. And having ascended onto palaces of light , they will look about them. She said:'What else will there be ?'
He replied: ' Finally they will gaze upon the face of God in such a way that they will intoxicated for countless years from the pure wine of : " God Most High possesses wine which He has prepared for His friend.", and they will become enraptured in this eternal happiness.'
She said :'What else will be there ?'
He replied:' The final (akherin) bounty in supreme (barin) Paradise consists of penises like towers and branches of the plane-tree , created by divine omnipotence. They are inserted in the vagine of the widowed (biva) women and female dervishes full of charm (shiva) so that having been rendered happy in accordance with: And We have still more (50/35), they will experience delight and know repose. What could be more pleasant than this ?'
At that , this sincere woman of poverty lowered her head in absolute devotion. Everything she was wearing she bestowed on the reciters and she departed filled with joy."