Sunday 6 March 2022

Bir Zamanlar Müslüman Hükümdarlar ve Ahalinin Uyuşturucu Meselesi

Medieval İslam hükümranları arasında sadece şarap değil, bir de uyuşturucu iptilasından da bahsediliyor. Yani bu konu devasa bir akademik araştırmayı hakkediyor, söyleyeyim. Eğer yazılarımı takip edenler arasında tarihle ilgilenen, akademik kariyer düşünen varsa, inanılmaz bir alan bu.

Haşhaş, yani esrar, yani Farsi bang, başta gelen kuru mamüllerdenmiş. Öyleki, sırf benim okuduğum biri Sinop hakimi, diğeriyse Afganistan Kürdlerinden bir hanedan mensubu iki hükümdar esrardan ölmüş, 1300 yıllarında.
Bu esrar-bang ne anam babam!
Asıl bir de macun var ki, amanin!
Hani bu mesir macunu falan, her derde deva diye tanıtımı yapılan zırıltı var ya, he vallahi içinde o zamanlar afyon mevcut!
Mesela Moğol ama Türk diye yutturulan bir Hind İmparatoru Babür vardı 1500 lü yıllarda.
Yani imparator falan, ama bunlar bildiğiniz gaspçı, hırsız.
Babür'ün çok önemli bir hatıratı var Türki, yani Doğu Türkçesi-Uygurca gibi olan Türkçeyle kaleme alınmış.
Müthiş bir eserdir.
Babür ustam, piizci. Yani içkici Istanbul deyimiyle!
Eh, zaten şarap bol, en güzelinden ve her renk ve ırktan genç kadın da...
Ama muhabbet de lazım ya, toplanıyorlar ve ha bire döküyor imparator ve dostları.
Bir ara ağam içkiye/piize resto falan durumu, malüm hocalar-şeyhler baş ağrısı ve arada islam-Müslüman vaziyetleri hatırlatılır ve başa kakılır icabında ya!
El mahküm arada sofuluk gösterileri falan, vatandaşa lazım ya bu görüntüler!
Ama işte ifşaya ne hacet, Babür amcam müptela ve aynen geri vitese takıp tekrar dönüyor muhabbet ve amacına, ama bu defa da macuna!
Soygun ve talandan dönülürken mesela ( Müslümanlara fetih diye yutturulan!) kutlama falan, bol eğlence var yani!
Derken, hani işin adı da konacak yani kafa bulunacak ya, dergahda her daim mevcut ekabir takımı aynen ikiye ayrılıyor, kurucu ve sulucular diye, iyi mi!
Yani şarap ve macun fora ediliyor taraflarca, dakkada ameliyat tüketiliyor, falan!
Hatta aralarında tartışmalar, gırgırlar da çıkmıyor değil.
Şarap mı, macun mu, diye!
Şarapçılar, macuncu üflentilere hafif gıcık falan, vice versa.
Ama son tahlilde, ustalarım bir birlerinin hukukuna tasallutta bulunmuyorlar.
1500 yıllarında Constantinople da Avrupalı gezginler, kenarda köşede leyla vaziyetinde sayısız vatandaşa rastlıyor sürekli olarak.
Alayı, bir kısmı en iyimser ihtimalle esrar, kalanı da muhtelif vasıtalarla ''götürülen'' afyon mamülleri etkisinde uçmuş ve dahi uyuşmuş durumda olsalar gerek.
1800 ler de bile Transoxiana/Maveraünnehir'de, Horasanda, belki de her yerde bazı Dervişler, Kalenderlere rastlanıyor, uyuşturucu kullanımından birer deri kemik kalmış halde adem oğulları vallahi...
Velhasıl, Müslümandır ve Allah korkusu var, şarap belki tu kaka falan ya bazen, ya da diyelim her zaman!
Ama axxx ülen o haşhaş, hele hele de macun yok mu!
Ve mesela ABD'ne de esrarı tanıtanlar Allahın emri 1800 lerde o diyara göçen zamanın bizim Ermeni ile Rumlarıdır, gittiyse, Müslümanıdır da...
Müthiş ve bazı sırları da ayyuka çıkaracak elementler taşıyor bu konu.
Sahi, acaba Osmanlı Sultanları ne alemdeydiler, hani aklıma geldi de!

Wednesday 2 March 2022

Osmanlı ve Türklükleri Üzerine İlginç Bir Aktarma

Kİtabın ismi; The Foundation of the Ottoman Empire; a History of the Osmanlis up to the death of Bayezid I (1300-1403), yazan Herbert Adams Gibbons, 1916 da kaleme almış. Kitabı okudum; Osmanlı uzmanı batılı akademisyenleri okuduğumda, bazen içimi sıkıntı basıyor. Hele son elli senedekiler arasında ise uzmanlık alanlarında ismi en çok duyulmuş bazılarının cehaletten kırıldıklarını anlamak ise hem sıkıntı verici, hem de eğlenceli. Ama bu akademisyenlerin Türklük ideolojisine Türk tarihçilerden bile daha sıkı bağlı olduklarını müşahade etmek, beni ciddi ciddi ürkütüyor ve düşündürüyor.
Uzun mesele, kitabın yazarı uzman akademisyen değil. Bu kariyer noksanlığı ise entelektüel gazetecide eksiklik yaratmak şöyle dursun, bazı hususları cesurca didiklemesini bile getirmiş. Yani, kitapta hiç bir Ottomanist batılı akademisyenden okumadığımız kaynaklı bilgiler var.
Mesela bunlardan biri de 1785 tarihinde kaydedilen Osmanlı yöneticiler , ekabir takımının vs. Türklük kavramına tepkileri.
Buyrun burdan yakın, evvale İngilizcesi, altınada tercümesini yaptım.
İn 1785, d'Ohsson says: ''The Osmanlı's employ the term Turk in referring to a coarse and brutal man . According to the Osmanlı's , the word Turk belongs to only to the peoples of the Turkestan and to those vagabond hordes who lead a stagnant life in the deserts of the Khorassan. All the peoples submitted to the Empire are designated under the name 'Osmanlis' , and they do not understand why they are called Turks by Europeans.As they attached to this word the idea of the most marked insult , no foreigner in the Empire ever allows himself to use it in speaking to them.''
''1785 yıllarında Osmanlılar Türk terimini kaba ve vahşi anlamında kullanıyorlar . Osmanlılara göre Türk, sadece Turkistanlı bir halka verilen isimdir ve bunlar Horasan ( aslında Horasan değil de bence Maveraünnehir-Transoxiana, demek istiyorlar ) çöllerinde durgun yaşayan serseri yığınlardır ( kalabalıklar da olabilir, kontekste göre tercüme etmeye çalışıyorum). İmparatorluğa bağlı bütün halklar, Osmanlı adıyla anılırlar ve Avrupalılarca neden Türk olarak adlandırıldıklarını anlamıyorlar! Türk ismini en ağır hakaret addettiklerinden, hiç bir ecnebi kendileriyle konuşurken onlara bu kelimeyle hitab etmez ( kaçınır vs).''
Yani fazla değil, daha iki yüz sene evvel Osmanlı'da biri diğerine ''Türk'' diye hitab etse , karşısındaki adam bunu haksız bir itham ve hakaret addedip, '' vay, bana ha, küfür edersin ha'' deyip çata pata girişecek.
Hatta kim bilir Qadı'nın karşısına çıkarılsalar, kavga etmek zorunda kaldığı vatandaşa Türk diye hitabeden şahıs, diğerine hakaret ve küfürden kırbaç ve hapis cezasına bile çarptırılabilecek.
Velhasıl, Türklük bir hakaret ve iftira söylemiymiş bizzat bugün kendisine Türk milliyetçisi diyen bir kesim vatandaşın atalarının gözünde.