Tuesday 18 August 2020

Sabah Yoğunlaşan Sis Üzerine Kısa Notlar

Sis bu sabahla beraber palmiye dallarının üzerine doğru çökünce, balkona çıkıyorum hemen. Aslında hanım daha evvel işaret ediyor ama bu denli yoğun değildi uyardığında. Yaşadığımız  şehirde pek te görmeye alışık olmadığımız böylesi bir fenomen bir anlık ta olsa, monoton rutinimize heyecanlı bir canlılık katıyor.

Irice bir kuş, ağırlığına nasıl dayandığını bir türlü kestiremediğim incelikte bir dalın üzerine sanki büzülerek tünemiş, bir yontma taş gibi hareketsiz ve donuk duruyor.

İçime çektiğim nefes sis’in serin mi serin ağırlığını taşıyor. Eşim hoşnutsuz, bense sevinçliyim tabiatın bu ilginç gösterisine.

Aklıma hemen Stephen King’in Mist romanı ve keyifle izlediğim esinlenerek çekilmiş filmi geliyor. Normal de başka birilerinin senaryosu olsa, hele o kadroyla izlemeyeceğim dizi, bu usta yazarın eseri olduğu için itiraz etmiyorum elbette.

‘’Keşke’’ diye düşünüyorum, ‘’benzeri olaylar zincirini de burada bu sis tetiklese’’, sonra da bu tuhaf temennimden ötürü kendimle dalga geçmeye başlarken, sis’in sol istikamete düşen tepe ile üzeri ve etrafına serpiştirilmiş evlerle birlikte denizin de görüntüsünü içine çekerek yayıldığını  farkediyorum.

Artık palmiye dallarının gerisine düşen alanın tamamı bu beyazımsı karanlığın yörüngesine giriyor.

Bir dalın üzerinde hareketsiz ve donuk duran  irice kuş’un görüntüsü de ağır ağır belirsizleşmeye başlıyor.

Sis, palmiyelerin ince uzun ve matlaşmış yeşil yapraklı dallarını da yutacak belki...Sonra da ıslak serinliğinde, beni…

Telefon etmem gerektiği aklıma geliyor, içeri giriyorum.

Bir müddet sonra da sis dağılıyor.

Tabiatın beyazımsı karanlığına son vermesiyle birlikte, o iri kuşun hareketsiz ve donuk tünediği ince dalın üzerinden hızla havalanıp gözden kaybolduğunu söylüyor eşim.