Wednesday, 11 October 2017

Kör, Sakar, Alengir ve Anır Kelimeleri


            Kör , Sakar, Alengir ve Anır (mak),

Bir lisan düşünün ki, İran Büyük Selçuklu hanedanından, Anadolu Rum (Selçuklu) ve Osmanlı'ya kuruculuk yaptığı iddia edilen Türkmen halkına  ait olsun.
Selçuklu ve Osmanlı uzmanı Batılı Akademisyenler de, söz birliğiyle Anadolu'da neredeyse bir millenyumdur Türkçe konuşulduğunu yazarlar.

Pekala, Türk lisanında ''gözü görmeyen''  canlılar için bir sıfat üretilmemiş mi ?
Zira kör, Persçe ile Kürdçe lisanlarda kor-gür-kör gibi formlarda görülen kelime.
Türk dilinde kör kelimesinin karşılığının ne olması gerektiği hususu, farklı bir tartışma olduğundan girmiyorum. Sadece tuhaflığa dikkat çekmek için bu örneği verdim.
Bu kelimenin bile Persçe olması, biraz dikkat çekici.

Ama, daha neler var neler...

Sakar  kelimesine bir bakalım şimdi de. Bu kelimeyi Clauson'da bulamadım.
Red House da iki başlık altında anlamlar verilmiş.
1.At'ın alnında bulunan beyaz bir leke, at'ın alnındaki beyaz işaret.
2.Eli işe yakışmaz,devamlı kıran-döken ; uğursuz,şanssız.

Nişanyan'da şöyle yazıyor :

''KTü: [ Ebu Hayyan, Kitabu'l-İdrak, 1312]
sakar: al-aġarr min al-χayl [[atlarda beyaz alın izi]]  
TTü: "... uğursuz" [ Ahmed Vefik Paşa, Lehce-ı Osmani, 1876]
sakar: Atların alnında subāhu'l-hayr, akıtma. sakar ve sakarlı at: meş'um.  
TTü: "... belalı" [ Şemseddin Sami, Kamus-ı Türki, 1900]
sakar: (...) sıf. 1. Meş'um, uğursuz (at). 2. Çifteli (adam).

<< OTü sakar hayvan alnında beyaz iz <? ETü sark-/salk-
 sark-
Not: Atın alın izi ile "şaşkınlık" ve "uğur/uğursuzluk" arasında kurulan ilişki Arapçada da mevcuttur. Karş. aġarr "1. atın alın izi, 2. şaşkın, şapşal" (Lane I:2240), ve aynı anlamda ṣubāḥu'l-χayr صُباح الخير "uğur fitili". • Anadolu ağızlarında "uçurum" anlamında kullanılan sakar, sakarbaşı sözcükleriyle bağı anlaşılamadı. Belki "uğursuz yer" anlamında. Dinç 391.''

Şimdi bu ''atlarda ki beyaz alın izi'' Türkçe'de hangi kökene bağlanabilir, tam bir muamma.

Ahmet Vefik Paşa'nın ''uğursuz'' tarifi de açıklayıcı ve tatminkar değil. Türkçe olduğu iddia edilen bir kelimeye Türkçe olduğu yazılan bir başka kelime olan uğursuz karşılığını vermek, bana yine uyumsuz geliyor.
Ama sebebini biliyorum bu karmaşanın.

Çünki sakar-sokor-sokur , Moğolca  ve kör demekte, ondan.

İlginç değil mi, Moğolca sokor-sokur, sakar, Türkçe'ye girmiş, ama kör anlamında değil de, biraz yakın. Vurup kıran döken, sağa sola çarpan ve giderek uğursuz anlamlarında.

 Alengir kelimesine gelince,

Nişanyan şöyle yazmış:

"süslü, fiyakalı (argo)" [ Andreas Tietze, Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati, 1948]
?
Not: Tietze'nin önerdiği Fr à l'anglais açıklaması fantezidir.''

Orta Anadolu'da Türk kasaba köylülerinin rastladığım kesiminlerinde, mesela yeni olan, bazı karmaşık aletler  kullanılırken ya da diyelim incelenirken  bilinmeyen, görülmemiş nesnelerin tarifinde, tamirinde, yeni duyulan ya da anlaşılmayan kelime kavramlar için vb. yer yer kullanılan kelime...

Bu  kelime de Moğolca.


 Alanggir, boynuz değil de, çam ya da köknar ağacı tahtasına monte edilmiş yay için kullanılırmış.

Demek ki 1200 yıllarında böylesi yayların bu tür  ağaçların tahtasına monte edilmiş olanlarına Moğollar'da rastlanmış ki, ''alengir'' tabiri hafızalara yerleşmiş.

Son kelimemiz Anır.

Clauson'da enteresan şeyler naklediliyor; anra / ınra gibi formların, belki bir onomatopoeic  anır/ınır formunu alabileceğini yazmış. Uzun açıklamaları var,isteyen s.234 den bakabilir, nette mevcut zaten bu değerli ve çok önemli eser. Açıklamasının sonunda ise Osmanlı'da anra/ınra/inre formlarında görülen kelimenin ''kükremek, böğürmek,ulumak'' anlamlarında kullanıldığını yazmış.

Ama ''anırmak'' yok.

Nişanyan şöyle yazmış:

'' ETü: [ Kaşgarî, Divan-i Lugati't-Türk, 1073]
eşgek aŋıladı [eşek anırdı] TTü: [ Aşık Paşa, Garib-name, 1330]
aŋradı bu ˁālem içre hemçü şīr [aslan gibi kükredi] TTü: [ Evliya Çelebi, Seyahatname, <1683]
eşek gibi segāh maḳāmıŋda aŋırdıkları zamān gūyā Deccal'in eşeği aŋırır
<< ETü aŋra-/aŋıla- (eşek, aslan) haykırmak ETü aġız
 ağız
Not: Kaşgarî'nin kaydettiği aŋıla- biçimi muhtemelen *aŋırla- veya *aŋra- olarak okunmalıdır. • ETü ağız, keŋiz, boğuz, kögüz ve bağır, bögür sözcükleri onomatope kökenli olup ses bildiren fiiller üretirler.'' 

Nişanyan'ın verdiği örnekler arasında da  ''anırmak'' diye bir kelime görünmüyor.

Bu anır kelimesi de, Moğolca,
Lessing, p.58; to produce a sound, make noise; to echo. Yani '' ses çıkarmak, gürültü yapmak; yankılamak.
Bu kadarı da çok fazla ilginç değil mi ?
Neler var neler, mümkün olduğunca yazacağım.
  

No comments:

Post a Comment