Monday, 27 December 2021

Sosyalizm, Kadın Çorap ve Kilotu ile Kuruyemiş

 

12 Eylül'den sonra İstanbul'dan ayrılıp, herkes gider Mersin'e, ben giderim tersine misali, memlekete göçmüştüm. Bana aslında yabancı geliyordu, her ne kadar her yıl gidip gelsem de... Neyse, konunun sosyalizm olması hasebiyle hemen buradan giriş yapayım istedim.
Orta Anadolu'da bile bir çok ilçe ve ilde, sosyalist, demokrat emsallerimiz vardı. Ama ortam puslu ve pusulu ve mutad konulara sıra gelince tartışmalara karanlıkla birlikte. sessizlik çöküyor ve konular günlük meşgale ile farklı alanlara kayıyordu.
Bir gün, eşraftan, ticaret erbabından, giderek toprak sahibi köylülerden bazı grupların birer arabaya üçer dörder atlayıp zaman zaman Bulgaristan-Romanya'ya zamparalığa gittiklerini duydum.
Hele giderlerken bagaja yüklediklerinin listesini bir de geri dönenlerden duyunca, canım çok sıkılmıştı.
Yahu ölmüş ya da içerde idamla yargılanan, işkence gören arkadaşlarımız, tanıdık-tanımadık, mevcut.
Bir ideal uğruna.
Ve de taşralı tüccar köylü tayfası, özellikle de Romanyaya ''kadın çorabı, kilot, ruj, kuruyemiş vs.,'' götürüyor ve ava gider gibi bu vesileyle zamparalık yapıyorlar.
Nasıl moral bozucu bir durum...
Gerçi cehalette katırla yarışabilecek zihinsel benzerlikleri malüm taşra tüccarı ve sosyo-kültürel ittifaklarının doğruları söylemeye allerjilerinin bulunduğunu da biraz biliyorduk.
Yani çoğu söylemleri alenen palavraydı, belki de tamamı.
Ama salladıkları ve aslında ''farkedilenler'' zihinlerde hasar yaratıyordu.
Bu husus üzerine bir kaç arkadaşla tartışmaya başlamıştık. Şimdilerde her biri Atatürkçü-Ulusalcı ve demokrasiye düşman olan bu vatandaşlarla elbette diyaloğu geliştirmek bile bazen problem teşkil edebiliyordu. Hali hazırda face book ta okuduğum bazı tiplere denk laflar ediyorlardı o zamanlar. Tartışmayı peşinen reddediyorlar, duymak istemiyor, kulak kabartsa da, kafasında pek bir zihinsel aktivite olmadığından, fikir de beyan edemiyorlardı. Korkunç bir bağnazlıkla bakıyorlardı tartışmaya.
Konu elbette kapatıldı, zira işin içersinde bir de hain-ajan-dönek-liboş ilan edilmek te var.
Hep düşünmüşümdür.
Çok mu zordu sosyalist sistemde kadın çorabı, ruj, düzgün tekstil mamülleri, giyecek, yiyecek vs imal etmek?
Edemediğini ithal etmek.
Elbette kolaydı.
Ama olmuyor.
İnsanlık tarihinde uzaya ilk çıkan oluyor ve atom bombası yapıyorsun ama...
Fakat zihniyet arızalı.
Sanki düzgün ve kullanışlı giyinmek sadece Batılılara has bir ayrıcalık farzediliyordu .
Sloganlarına bakılırsa, burjuva alışkanlığına karşıydı yöneticiler.
Peki biz sosyalizm derken, insanları fakirlikte mi eşitlemeyi düşünüyorduk?
Bir çok arkadaşımız daha iyi ve huzurlu değil, bol propaganda soslu ve korku dolu, sürünerek yaşamak için mi canlarını feda etmişlerdi ?
Dünyanın dört bir köşesinde...
Neden insanlara en iyisi layık görülmüyordu, bunun burjuvası-proleteri olurmuydu?
Sosyalist yöneticilere, bizlere neydi ki ABD'li zenginin kendisine parasıyla neyi layık gördüğü?
Kapitalizm bir mamulü düzgün ve kullanışlı yapıyor idiyse, tüketim ve imali neden sosyalizmi yaşayan kitlelere yasak edilecekti ki?
Daha iyi ve kullanışlısını, beceremiyorsan benzerini, sen de yap!
Hayır olmaz!
Müzik yapamazsın, burjuva işi...Adam gibi film yapamazsın, kapitalist işi...Kadın belki de kendine düzgün ve sıhhi bir ay hali tamponu alamaz, imal edilmez, zira ABD işi !
Kuruyemiş küçük burjuva !
Bu ne yahu!
Yani tek tek yazmaya gerek yok, muhayyilemizi çalıştırmamız yeterli işin vehametini kavramamız için.
Farklı bir hadiseyi de nakledeyim de, yapılan acemilik ve ilkelliklere esaslı bir misal teşkil etsin.
İki Almanya birleştikten sonra, uzmanlar Doğu Almanya tarafındaki bir ağır sanayi tesisini incelemeye gidiyorlar.
Traktör imal ediliyormuş.
Fabrikanın avlusunda 100 kadar kaportası boyasız ve çürümeye terkedilmiş traktörü şaşkınlıkla farkediyor Batı Alman uzmanlar.
Soruyorlar sebebini.
Merkezi planlama ofisi veya her ne idiyse ismi, bilmem kaç yılında imal edilen bu traktörlerin mavi renge boyanmalarını karar altına almış.
Traktörlerde mavi boyanın fabrikaya ulaşmasını bekliyor.
Mavi boya da bir türlü imal edilmiyor.
Zira planlamada yer almamış ( bu mealdedir, renk farklı vs olabilir, usul şudur budur ama nakledilen maalesef doğru)!
Kimin umurunda araçların çürümesi!
İşte geçenlerde kaybettiğimiz Fidel Kastro yoldaş da bu trendin en son temsilcisiydi. Despotizme yol açan ideoloji ve politik sistemden hayır gelmiyor.
Buna kurtuluşun Islam'da aranması tuhaflığı ve bağnazlığını da eklemek gerekiyor.

No comments:

Post a Comment