Tuesday 23 October 2018

Sinc - Sincik-Sincan-Sincar , Kısa Bir Etimolojik Çalışma

Haymana'ya bağlı bir Sincik köyü vardı. Çok küçükken bir defa orayı ziyaret ettiğimizi hatırlıyorum zira yakın bir akrabam o köye gelin gitmişti. Yıllar sonra Adıyaman'a bağlı bir Sincik kazası olduğunu da okudum. Ankara yakınlarında şimdilerde nüfusuyla çok irileşmiş bir semte dönüşen Sincan  tren istasyon/kasabası da vardı. O zamanlar küçük yerleşimlere önemli ekonomik katkı sağlayan bir faktördü bu tren istasyonları.
Yıllar yılları kovaladıktan sonra, bu defa şimdi ki Iraq içinde, Türkiye sınırlarına yakın bir yerde Sincar isimli bir kasaba/dağ/bölgenin varlığını okumaya, duymaya başladık. Burası soykırımlarla nüfusu iyice azaltılan Yezidi Kürdlerin son hayat alanlarından biriymiş. Sonunda oraya tekrar ve daha da yıkıcı tecavüz ettiler.
Ama artık Sincar ismi ve yerli kökü Yezidi , o uğursuz soykırımla birlikte bir ''teslis'' gibi  hafızalara kazındı.
Artık her  Kürd  Yezidi ismi geçtiğinde , aklına soykırım ve Sinjar ismini de getirecek.
Tanrı bu  Kürdleri , ''bazı topluluklara yeni katletme tekniklerini deneme ve  uygulama ile bu vahşilere  kobaylık rolü için mi yaratmış'', diye soracaklar çoğalacaktır haliyle.

Tam hatırlayamıyorum kelime ile ne zaman karşılaştığımı ama bir gün sözlükte Sinc gözüme çarptı :'' tree bearing sour ,edible fruit ( ekşi ve yenilebilir meyva veren ağaç) ; oleaster ( iğde ve o tür ) , wild olive tree ( yabani zeytin ağacı) , Russian olive ( Rus zeytini), bot. Elaeagnus angustifolia [ T. iğde ağacı ] ; buckthorn, jujube tree ,Chinese date , bot. Genus Zizyphus.''

Yani bir çok benzer türü kapsarmış bu. Tabi Kürdler ile Persler, diğer topluluklar Latince botanik terimleriyle  ifade edilen bu denli  yaygın türler bulunduğunu muhtemelen bilmezlerdi.
Burada bizi yakinen ilgilendiren iki tür var; biri yabani zeytin, diğer ise İğde.
Kurmanci Kürdçesinde Sinc, Sorani'de Sincü ve bir yabani zeytin türü ile İğde karşılığı gibi. Farsça'da ise Senjed deniyor ( bu bilgi için bkz, p.550 , Ferhenga Kurmanci-İnglizi , Mİchael L. Chyet).

Farsçasıyla Senjed , İran'da Newruz kutlamalarında adet olan Haft-Sin, yani Sin س  harfiyle başlayan ve  sergilenen  7 sembolik yiyeceğin arasında  bulunuyormuş (https://en.wikipedia.org/wiki/Haft-sin).

Ayrıca Pakistan'da Senjhor, ya da Sinjhor, Afganistan'da da Sinjid deniyormuş (https://en.wikipedia.org/wiki/Elaeagnus_angustifolia).

Yukarıda sözlükte önce ''ekşi ve yenilebilir meyva veren ağaç'' denmiş ; sonra da bir başka türü için de ''Türkçe de İğde Ağacı'' denmiş.
Bu açıklama da muhtemelen sözlüğün draftından baskısına geçerken bir hata olmalı. Zira ilk açıklamada meyvanın ismi verilmeden sadece tadı tarif edilerek ağaç denmiş, oysa Türkçe'de ise hem meyvanın  adı İğde, hem de Ağaç kullanılmış, yani tarif tam. O zaman Sinc, zaten de görülebileceği gibi, ağacın meyvasına verilen isim.

Peki bu bizi nereye götürüyor , Sincar'a.
Yukarıda  Pakistan'da kullanılan formlara bir daha baktığımızda, Sinjhor/Senjhor görüyoruz. Aynı kelime, benzeri bir sonek almış, açıkça.
Aynısı Persçe de görülüyor, Senj+ed, ve Afganistan'da ise Sinc ile +id soneki , olmuş Sinjid.

Sinjar isminin böylelikle kökeninin Sinc olduğunu tesbit ettik. Peki kelimenin sonundaki +ar nedir ?
O ise Kurmanci'de bulunan isim/kelime yapma soneklerinden biri.
Kİtapta geçen +ir/+ar/+er sonekleri ''pertaining to = ile mahsus olmak, ait olmak ; ilgili olmak, uygun olmak vb.,'' anlamları yüklüyor ( farklı bir fonksiyonu daha var, bkz p.19, Grammar of the Kurmanji or Kurdish Language  , Elly Bannister Soane).
Mesela Kürdi'de 'dut' kelimesi 'tu/tü' dir. Dut ağacı ise  Tu+ir /Tu+er , Tuir/Tuer  olur ( Soane, p.19 ). Yani her ağaç , mesela Kurmanci de meyvasıyla birlikte ''dar'' eklenerek tarif edilmiyor. Kanaatimce Ceviz-Guz da aynıdır. Dare guz/ dare guze gibi geçmesine rağmen, aslının Guzer olması lazım.

Her ağaç isminin de ''dar''  ile başlamadığına örnek olarak : ''kevot :  maple tree (İsfendan,  Akçaağaç,bot: Acer ). Bu ağacın sert kerestesinden vaktiyle tahta kaşıklar yapılırmış. Soranisi ise, kewt ( p.314, Ferhenga, Kurmanji-İnglizi )''.
Bir diğer örnek ise , kac/qac = çam ağacı (p.294,Kurmanci-İnglizi).  
Bu sonekin bir başka fonksiyonuna örnek: nivisk = kitap , nivisk+ar /niviskar = yazar (''roman yazarı'', Ferhenga, p.419).

Yukarıda geçen ir/er/ar sonekinin farklı bir anlam yükleme fonksiyonuyla  yeni kelime oluşturmasına yönelik bir başka,  ''koç /köç/göç/küç'' gibi formlarda yazılan /söylenen kelimeye  bakalım. Bu örnek esas anlamıyla Türkçe'ye de geçmiş formuyla ''göç , gezinme'' gibi anlam taşır ve  Kurmanci-Zazaki-Sorani'de  anlamıyla birlikte aynı. Persçede de öyle.
'Koç/göç ,gezinme'  anlamlarına  +er soneki verilerek elde edilen  Koçer / göçer , ''gezinen, göçen, göçebe '' anlamlarını verir. ( Koç/göç/göçer vb., için hem M.L.Chyet, hem de Soane'ne bakılabilir.)

Bu yazılanlardan, Sinc ismine +ar sonekiyle Sincar'ın elde edildiğine kaanat getirebiliriz artık.
Sincar ''iğde ağacı'' anlamına geliyor. Ya da orada bulunan ve yukarıda Latince botanik tanımlamaları verilen ''yabani zeytin'' türü. Bu arada Sincar /Şengal'de kutsal ayinlerde zeytin yağı tüketildiğini biliyoruz , Sir Austin Henry Layard'ın 1800 ortalarında yayınlanan eserinden.

Bu durumda Ankara Sincan'ın etimolojisi kolaylaştı. Burada Sinc,  +an çoğul eki almış, ''Sinc yeri'' gibi bir anlam da çıkarılabilir bu sonekle ifade edilen kelimelerde.

Sincik ise ilk bakışta Kürdi'de ki +ik küçültme eki görünüyor. Yani tek bir Sinc gibi. Ama elbette +ik önemli bazı işlevlere sahip Kürdi'de ve yukarıda geçen '' +ir/er/ar''dan çok fazla kullanım alanına sahip.

Bu sonek ''appertaining to = bir şeye onunla ilintili-aidiyet  olarak bağlılık, ait olan, mensup, merbut vs. ; of = (edat) +nın, +li, +den,'' anlamları yüklüyor, iki örnek,

1. garm ''sıcak'' = garmik '' ısı/sıcaklık'',
2.sor  ''soğuk'' = sorik '' soğukluk''.
(p.17, Soane).
Sincik, sinc meyvasının /ağaçlarının olduğu, yerleşmenin bulunduğu alanın bu meyva/ağaçlarla belli olduğu, anıldığı yer anlamındadır.
Asimile , baskı ve şiddet yanında mensupları toplumda , her alanda lisanları ve kendilerinden utandırılarak muameleye tabi tutulan toplulukların lisanları yok olmaya mahkümdur. Türkiye Cumhuriyeti bunu Kürdler nezdinde başardı. O sebeble lisana yönelik her araştırma ve çalışma büyük problemlerle karşılaşmaya mahküm görünüyor. Kürdi gramer üzerine pek sağlıklı çalışma var mı, bilemiyorum.Ama yapılabilecek te ancak, ilgilenenlerin daha fazla çalışmaları ve elde ne kaldıysa kurtarıp, yazıya dökmesi görünüyor bundan sonra. 






No comments:

Post a Comment