Thursday 4 October 2018

Kürd Alevi İnancı İle Coğrafya'da Muhtemel Budizm ve Mani Etkisi Tartışmasına Kısa Bir Giriş

İslamiyette hilal sembolünün yaygın kullanımı malüm, aynı zamanda Türkiye ile  diğer bazı devletlerin bayraklarında da mevcut.
Türklere göre Türklük, Islamcılığa bakılırsa da Islamla ilgili, adeta kutsal bir amblem mahiyetinde.
Ama aslına bakılırsa hilal, stüpa denilen ve Budizm'de önemli bir yeri olan yığma tepeciklerin üstü, ya da Buda heykelinin baş kısmında bir kaç millenyum evvelinden  yer almış bile.
Zamanımızda dahi Himalaya halklarının tüm bilinen stüpalarında hilal sembolü görülebiliyor.
O zaman hilal Budizm'den Islam'a geçmiş denebilir mi ?
Kanaatimce hayır.
Zira hilal, Sasani'nin de merasim sembolü ve Zerdüşti.
Yani Zerdüştilikten İslam, ve de eğer yer alıyorsa başka inançlara geçmiş olma ihtimali daha ağır basıyor.

Fakat Zerdüştiliğe ise Budizm'den alındığını söylemek mümkün.
Niye mi ?
Burada enteresan bilgiler veriliyor, evvela İngilizcesi : '' İn former times, Khurasan, Parsis, İraq, Mosul ( Mavzil / Mavzil = benim notum) , the country up to the frontier of Syria was Buddhistic, but then Zarahustra  went forth from Adharbaijan and preached  Magism in Balkh (...) İn consequence, the Buddhists were banished from these countries, and had to emigrate to the countries east of Balkh ( kaynak : Biruni (d.1048) ; from Albiruni's İndia ; bu kaynağı veren ise  Mostafa Vaziri, '' Buddhism İn İran : an anthropological approach to traces and influences''.)

Türkçesiyle , '' eskiden Horasan, Pars, İraq ile Musul ( Al-Mavzil) ile  Suriye sınırlarına kadar olan ülke  Budizmin etkisindeydi, fakat sonra Zerdüşt Azerbeyjan'dan  Horasan Balkh'a gidip Magi inancını yaymaya başladı (...) Neticede de Budistler bu ülkelerden sürüldü ve Balkh'ın doğusundaki topraklara göç etmek zorunda kaldılar.''

Yukarıdaki kısa paragrafta her birinin tartışılması uzun makalelere konu olabilecek önemli üç noktadan bahsedilebilir,

a) Biruni'ye göre tüm İran ile Musul ve Suriye sınırlarına kadar Budizm hakim inançmış. Musul'dan kasıt sadece şehir merkezi olamaz elbette. İbrani-Arami konuşanların ''Beth-Kardu'' ismini verdikleri devasa alan da bu sınırlar içersinde olmalı.
Mesela Botan/Butan gibi.
Ne demek Botan ?
Putlar, ''put yeri, putçular'' yani Budistler, Budist yeri anlamına geliyor !
Demek ki Botan ismi, Beth Kardu'dan da eski olabilir.

Yani Kürdçe Botan ismi, Budizmle doğrudan ilgili.

b) Zerdüşt peygamberin Azerbayjan'dan ( Urmiye deniyor, Medler tarih piyasasına çıktıklarından beri , hangi isim altında tanınmış ve tanımlanmış olurlarsa olsunlar Kürdlerin ana yurtlarından biri ) Balkh'a gidiyor. Şimdi burada  Zerdüşt peygamberin yaşadığı dönem /çağ önem kazanıyor.
Zerdüşt'ün yaşadığı çağ için muhtelif  tarihler veriliyor. Bunun içinde en kestirme ve kolay kaynak avesta.org : According to Bruce Lincoln,
"At present, the majority opinion among scholars probably inclines toward the end of the second millennium or the beginning of the first, although there are still those who hold for a date in the seventh century." (Death, War, and Sacrifice, 1991, pg 150)
Humbach and Ichaporia seem to favor the Xanthos date of 1080 BC but mention the 630 date also. (Heritage, 1994, pg 11).
A commonly given date is the seventh century B.C.E. I think Boyce has convincingly shown the seventh century date to be an error. Humbach also discounts the basis of this calculation in his Gathas 1991 (pg 30). Boyce has wavered on an actual date: between 1400 and 1000 BC (1975), between 1700 and 1500 (1979), around 1400 BC (1988), between 1500 BC & 1200 BC "with the latter more likely" (1992).''

Kısaca, M.Ö. 600 yıllarından tutalım, M.Ö. 1200  lere  kadar farklı tarihler veriliyor.
Modern zamanların  en tanınmış Zerdüşti araştırmacısı Mary Boyce bu son tarihe eğilimli durmuş.
Buda için de nette epeyi bir kaynak var, çoğunun verdiği tarihler bir birine yakın ve M.Ö. 500 tarihi veriliyor.
Şimdi bu durumda Zerdüşt Buda'dan erken yaşamış görünüyor. Ama öte yandan  Biruni'nin belirlemelerini de yabana atmamak lazım.

Peki Biruni'yi Zerdüşt ile Buda'nın yaşadıkları tarihlerde yanılgıya sevkeden neydi, onu da yazar açıklıyor : '' İn his Shapuragan, Mani dates the Buddha's life time to before that of Zoroaster , thus misleading Muslim scholars such as Biruni and Shahristani who dated the Buddha's advent between Abraham and Zoroaster , or between Noah and Zoroaster. Mani later acquired more reliable information and changed his dating of the Buddha's life time in his later book of the Giants ( written after Shapuragan) where he states that the Buddha lived between Zoroaster and Jesus, however both dates he he proposed were speculative.''

Yanlışlığın sebebi şimdi anlaşılıyor. Meşhur, entellektüel, zeki ve bilgili , ve bu hasletleriyle de şahsı ve takipçileri bütün dinlerden kıskançlık ve zulüm gören, mahvedilen , bitirilen ve İslami literatürde ki Zındık ismiyle anılanların peygamberi  Mani'den kaynaklanıyormuş.
Mani ilk eseri Shapuragan'da ( Sasani Şahı I.Şahpur-Şapur adına yazdığı kitap)  Buda'yı İbrahim ile Zerdüşt, ya da Nuh ile Zerdüşt arasına yerleştirince İslam bilginleri Biruni ve Şehristani de yanılmışlar. Fakat aslında Mani, ikinci eseri Giants ( Devler) da Buda'nın Zerdüşt sonrası, İsa öncesi yaşadığını belirterek o hatayı telafi etmiş. Yazar bu tarihlerin neticede spekülatif olduğunu belirtiyor.
Belki de Biruni  Budizmi  Sasani'nin topraklardan sürdüğünü söylemek istemişti, ya da aslında bu bilgiler ışığında biz de öyle yorumlamak zorundayız. Zaten yazar Vaziri'ye göre bir çok kaynak Budizmin Suriye Palmira, Judaea ve hatta iskenderiye'de bile görüldüğünü naklediyormuş. Bir önemli detay da, Budizmin Batı İran ( bu arada Botan-Hakkari-Dersim, Kapadokya, Klikya vb.,)  istikametine Parth hanedanı döneminde yayılması. Hatta Parth hanedanının önemli bazı üyelerinden Budizme yönelenler olmuş.
Yani M.Ö. 247- M.S. 224 arası
Çok önemli.
Dolayısıyla yazarın devamında belirttiği gibi Zerdüştiliğin M.S. üçüncü yüz yıl ( yani 200 ler ve Sasani'nin yükselişi)  itibariyle Budizmi izole etmeye başlamasını esas almak gerekiyor.
Öyle görünüyor ki  Budizm'in Kürdler arasında bir zamanlar mevcudiyetini rahatlıkla iddia etmek  hiç te temelsiz değil.

c) Zerdüşt'ün ''Magi'' inancını yaydığı kaydedilmiş. Magi ismi, Heredot'un verdiği altı Med aşiret isminden biri ( kaynak : p.39(74) , Cambridge History of İran,Volume 2: The Median and Achaemenian Periods     Edited by I. Gershevitch, By I. M. Diakonoff.
Chapter 3 
1.Mediai.The Medes And The Neighbouring Countries).
Bir noktayı kısaca tartışmak gerekli. Acaba Magi/ Magus sadece Zerdüşti inancı dahilinde ele alınması gerekli bir kavram mı ?
Medlerin Zerdüşti olup olmadıklarına dair net bulgular var mı, şimdilik bilemiyorum, ya da varsa, yine şimdilik bilgi sahibi değilim.
Ama ilgili tarihi anekdot, vesika ve  eserler Zerdüştiliği  Magi/Magus ile eşdeğer veya bizzat kendisi ya da benzeri olarak gösteriyorlar.
Magi kavramı bir nevi rahiplikle de eşdeğer gösterilmiş.
Öte yandan da  Zerdüştilikten evvel  farklı bir teolojik kuramla  mevcudiyetine dair  tartışmaları dayatan Mithra /Mir /Güneş inancının rahipleri ile müridlerine yönelik te Magi kavramı kullanılabilir gibi.
İslam literatüründe Zerdüştilik ile Mithracılara toptan verilen Mecusi ismi, Magus'tan geliyor.
Arap alfabesinde +g harfi olmadığından, Magus, Macus/Mecus yazılmış ve söylenmiş, hepsi budur.
Bu yorumlardan sonra Budizm ve coğrafyadaki etkisine dair kısa bazı notlar daha ekleyelim.

Hristiyan yazar Hieronymus'un , Buda'nın Hz.Isa gibi bakire anne'den doğmasına dair kelam ettiği yazılıyor.
Acaba bu Hristiyanlıktaki bakireden doğum fenomeni Budizmden mi alınma ?
Doğru olabilir.

Budizm didiklenmeye başlayınca,daha da ilginç bilgilere de ulaşıyoruz.
Mesela bir zamanların şimdiki Afganistan-Tacikistan alanlarını kapsayan Kushan imparatorluğunun  Budistlerinin  jatakaları ( Buda'nın daha evvel ki doğumlarına atfen anlatılan hikayeler) , önce Sasani , sonra da İslami edebiyatına girmiş. En önemlilerinden biri de meşhur ''Simurgh (The Phoenix )  Kuşu'' denilebilir. Malüm Zümrüd-ü Anka olarak kaydedilmiş. Kürdlerin bir kesiminde de Simir olarak geçiyor. Yine Pepuk Kuşu da muhtemelen benzeri bir efsane olabilir( nette Simurgh maddesinde ilginç bilgiler bulunabilir).

İslami kültürel havzalarda , mesela şiirlerde hayvan ve  kuş sembolleri kullanılmış. En önemlisi de Mevlana'nın kuşlar kanalıyla  belirli mesajlar ileten şiirleri,  Kelila ve Dimna ile Budist jatakalarından esinlenme.
Ayrıca yine  Mevlana Celaleddin Rûmi'nin Mesnevisinde, Kuran ile Peygamberlik temalarıyla beraber 60 kadar Hind hikayesi bulunmaktaymış.
Bunlar aslında Budist menkıbesi Bilawahr ve Budâsef den çıkartmalar da mevcut.
Mesela dikkat çekici olan bir husus daha; Farsi yazılı Tuti Nameh veya Chehel Tuti de tamamen Budizm'den alınma.
Sufi menkıbe kültüründe mevcut bu eser ve demek ki bazı etkilerini Yezidi-Alevi-Yarsan örfleri, anekdot/masallarını  teşhis ve müşahade edebilme ihtimali mevcut.
Kürdi inançların, muhtelif yenilgiler sonucu  Sufilikle de kültürel alış verişinin yaygınlığı biliniyor.
Aslına bakılırsa, Sufiliğin şemsiyesi altında var olma mücadelesi verenlerin de bulunduğunu söylemek yanlış olmayacak.
Bunlara dair artık elimizde veriler var, ama bu makalenin konusu değil.

Mani'nin  Kürd inançları ( Yezidi-Alevi-Yarsan) üzerindeki etkisi pek araştırılmamışa benziyor. Makalenin amacı da sadece bir girişti. Konuyu işlemek çok detaylı çalışmalar gerektirdiğinden ,Mani peygamber hakkında bize bilgi sunan Biruni'den alınma bir paragrafı nakletmekle yetinelim şimdilik :'' The first observations of İndian influence on Mani and Manichaean doctrine was made by Biruni in the eleventh century. Biruni states that Mani left İranshahr( greater İran under the Sasanid Dynasty) and went to İndia where he learned about the doctrine of transmigration of the soul ( tenasükh), according to which the souls are immortal and never disappear , but are punished for their sin by being subjected to degrading reincarnations.''


''Mani üzerindeki Hind etkisi ilk olarak 11.yüz yıl da meşhur Biruni tarafından müşahade edilmiş. Biruni'nin naklettiğine göre Mani  İranşahr'ı ( Sasani hanedanı hakimiyetinde bulunan büyük İran) terkederek Hindistana gidiyor. Orada da '' ruh göçü- tenasüh'' doktrinini öğreniyor. Buna göre ruh-can ölümsüzdür ve asla yok olmaz, ama günahlarından dolayı reinkarnasyonlarında ( başka bedende yeniden dünyaya gelmek) evvelki hayatından daha aşağı bir pozisyona tabi tutularak cezalandırılırlar.''

Yukarıdaki pasajda ifade edilenler, şaşırtıcı biçimde Kürd inancının en temel teolojik sütunlarından birini anlatıyor bize.
Yani ''cennet te, cehennem de bu dünyadadır '' gibi inancın ana düsturlarını açıklayan vecizelerden birine tam da uyuyor.
 Kürd Alevi/ Yezidilik inançlarının  ''enkarnasyon - reenkarnasyon'', gibi önemli en önemli eskatolojik görüşü Budizm kaynaklı görünüyor gibi.
İlk akla gelen de adı geçen kuramın Mani peygamberin öğretisinden Kürd inancına geçmiş olma ihtimali.
Ancak, Budizmin Parth döneminde mesela Anadoludaki Kürdler arasında taraftar bulduğunu iddia etmek hiç te yanlış olmayacak.
Nitekim Botan ismi de ( daha bilgiler var, bir başka makalede tartışılacak) buna delalet ediyor.
Acaba Mani Hindistan'a gitmeden evvel ''ruh göçü'' inancından bihabermiydi ?
Kanaatimce biliyordu.
Parth döneminde Budizme iman eden hanedan üyeleri ile doğal olarak bu inanc sahibi vatandaşa da sahip olacak bir dini coğrafyada, Mani Hindistan'a ''ruh göçü'' doktrinini yerinde araştırmaya gitmiş olmalı.
Tüm veriler buna işaret ediyor.
Denilebilir ki Anadolunun dört bir yanında görülen türbeler, yatırlar ile ziyaretlere , ya da bazılarına renk renk kumaş ve çaput parçaları bağlama geleneği, ülkeye 1200 lerin ikinci yarısında gelen işgalci Moğolların kendileriyle ve daha sonra getirttikleri Budist rahipler in bu inancı yaymalarından kaynaklanmıyor.
Kürdlerin en azından iki ya da daha fazla kesiminin hafızalarında bu gelenekler Moğollar Anadolu ve İran'a gelmeden 1300 yıl evvel  mevcutmuş.Moğolların ki sadece taze bir hatırlatmayı getirmiş denebilir. Nitekim Moğollar da Müslüman olduktan sonra  her ne kadar türbelere çaput bağlama devam ediyorsa da, ''ruh göçü'' bunların  hafızalarından silinmiş.

Oysa Alevi Kürdler de tüm zihinsel-siyasi-ideolojik tasallutlara rağmen hem ''ziyaret'' kültürü, hem de ''cennet te cehennem de bu dünyadadır'' inancı sürüyor.
Sonuç olarak bu makalede  Budizmin Kürd inançları üzerinde etkili olabileceğine dair görüş  ile Kürd bölgesi Botan'ın da Budizmle ilgili anlamını muhtemelen literatürde ilk defa tartışmış, göstermiş  olduk.
Devamı olacak, ömür yeterse.

No comments:

Post a Comment