Monday, 31 July 2017

Osmanlı İmparatorluğu Kurucusu Osman ile Oğlu Orhan Beylerin Mezarları Muamması



Kaynaklarda, Osmanoğullarının soyu konusundaki atıflar sınırlı ve belirsizdir. Örneğin bu konuda ilk olan II. Murad devrinin vak’nüvisi Yazıcıoğlu Ali, İbn-i Bibi’nin (13. Yüzyıl)Selçukname tarihini Osmanlıca’ya çevirirken ona bazı eklemeler de yapmıştır. Bunlardan biri de Osmanlıların Kayı boyundan ("Oğuz’un kalan hanları uruğundan") geldiğidir. Bu bilgiler 15.ve 16.yüzyıllarda yazılmış Tevarih-i Al-i Osman’larda tekrarlanmıştır. Ancak bu kaynaklarda kurucunun Ertuğrul mu Osman mı olduğu, bu kişinin kimliği, devletin kuruluştaki adı neydi, başkenti neresiydi gibi sorulara açık cevaplar bulmak imkansızdır. Örneğin bu konuda en uzun bilgiyi veren Şikari’nin (ö.1584) Karamanoğulları Tarihi  adıyla bilinen eserinde, "Osman, Alaeddin Keykubad bin Keyhüsrev'in çoban-başısı idi. Anın önünde  ne kadar koyun ve sığır, at ve deve ve katır var ise Osman gözlerdi, kafir almazdı. Karamanoğlu Mehmed Bey, Alaeddin’i kaçurup cümle mülkünü alduğı vakit, Osman gelüb, doğruluk gösterdi; ana ivaz Mehmed Bey tablu alem ve kılıç virüb, bey eyledi'' bilgisine rastlıyoruz{1}. Yine aynı eserde : ''...Osmanı bir geda (fakir) iken Şah eyledi. Aslı cinsi  yok bir Yürük oglu iken Bey oldu, Beyzadeleri beğenmez oldu,ocak erlerin incidir oldu, Karaman oğluna kızın vireli ,diyarlarımıza el uzatır oldu..." {2} ibaresine de bakılırsa, 16. Yüzyılın sonlarında bile Osmanoğullarına bir asalet payesi vermek adeti yoktu.

Ancak, bu tartışmaları derinleştirmeden , klasik kaynakların kabulüyle devam edersek, Osmanlı Devleti'nin kurucuları olan bu baba-oğul'un mezarlarıyla ilgili okuduğum kaynaklar,beni hep hayretler içinde bırakmıştır. Çünki bu kaynaklardaki bilgiler çok sığ ve muğlaktır. Çoğu zaman da, birbiriyle çelişirler. Bir örnek vermek gerekirse, Türkçe Wikipedia'da şöyle yazıyor:


''Osman Gazi'nin önce Söğüt'te babası Ertuğrul'un türbesine gömüldüğü ve Bursa'nın fethinden sonra buradan alınıp Bursa kalesinde Osmaniye Meydanı'nda bulunan Gümüşlü Kümbet'e (Aya Elia) gömüldüğü kabul edilmektedir.''

Kaynak olarak ''Sakaoğlu, Necdet "Osman I", (1999) Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, C.2 s.392-395 İstanbul:Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, ISBN 975-08-0073-7.'',verilmiş.

Hemen bir altta, ''Vasiyeti'' başlığıyla devam eden paragrafta şöyle yazılmış:

'' Önce dedi ki: Oğul! Ben öldüğüm vakit beni Bursa'da şu Gümüşlü Kubbe'nin altına koy. Bir kimse sana Allahın buyurmadığı sözü söylese sen onu kabul etme. Eğer bilmezsen Allah ilmini bilene sor. Bir de sana itaat edenleri hoş tut. Bir de nökerlerine daima ihsan et ki senin ihsanın onun halinin tuzağıdır.''

Buna da kaynak olarak, ''Aşıkpaşazade, Aşıkpaşaoğlu Tarihi, S.42, Çeviri: H. Nihal Atsız, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2014.'' verilmiş.

Bursa Belediyesi'nin internet sitesindeki bilgiler ise şöyle:

'' Bursa Tophane semtinde, Park girişinin solunda, Şehitlik Anıtının yanındadır. Osman Gazi Söğüt’te öldüğü zaman babası Ertuğrul Gazi’nin türbesine gömülmüştür. Bursa’nın Türklerin eline geçişinden sonra cesedi Bursa’ya getirilerek Bizans dönemine ait Saint Elia (Gümüşlü Kümbet) Kilisesine gömülmüştür. İlk önceleri Orhan Gazi ile aynı çatı altına gömülmüşse de 1855 depreminde türbe yıkılınca 1863’de bugünkü türbeyi Sultan Abdülaziz yeniden yaptırmıştır. Türbe kapısında şair Nevres’in metnini, Hattat Mehmet Zeki Dede’nin (1821-1881) yazdığı, h.1280 (1863) tarihli onarım kitabesi vardır. Sekizgen planlı, kalın duvarlı türbenin üzeri kubbe ile örtülüdür. Kesme köfeki taşından yapılmış olan türbenin duvarları 1.20 m. kalınlığındadır. Türbenin giriş kapısı dışında her yanında yuvarlak kemerli birer pencere bulunmaktadır. Türbe içerisinde yedi önde, arkada olmak üzere on yedi sanduka bulunmaktadır. Türbenin ortasında Osman Gazi’nin pirinç parmaklıkla çevrili, son derece gösterişli sandukası vardır. Bunun dışında Sultan I.Murad’ın oğlu Savcı Bey (1362-1385), Alâaddin Paşa(ölm.1337)Osman Gazi’nin oğlu İbrahim(1317-1359), Orhan Gazi’nin eşi Asburçe Hatun ve sultanlara ait sandukalar bulunmaktadır.''(http://mbs.bursa.bel.tr/tombsOsGazi.aspx)


 Wikipedia'da  ilk kaynakta Gümüşlü Kümbet denirken, parantez içinde Aya Elia ismini verilerek , yapının kiliseden camiye çevrilme olduğu ima ediliyor.

Aşıkpaşazade'den aktarılan bilgide ise , Gümüşlü Kubbe denirken, yapının kiliseden dönme olduğu anlamını çıkartabileceğimiz bir isim yok.


Üçüncü kaynakta ise, Gümüşlü Kümbet denirken , ilk kaynakta 'Aya' olan kelimenin yerini 'Saint' almış.( İlki Ortodoks, diğeri ise Katolik terminolojilerinde 'aziz' karşılığı kelimeler.)


Ben esasen yukarıdaki kaynaklara, iki yabancı gezi ve araştırma notlarında  gördüklerimi kıyaslamak üzere başvurmuştum. Ancak, tahmin edileceği gibi  kafa  karışıklığım  daha da artmıştı.

Bir kaç yıl evvel, kırk yıllık gecikmeylede olsa, bir konuyu araştırmaya soyunmuşken,yanlış bir tuş mu, yoksa harf hatası yüzünden mi tam hatırlamıyorum, H.Lynch'in 1901 de yayımlanan Armenia, travel  and studies , Volume II : The Turkish Provinces adlı kitabıyla karşılaşmıştım{3}.


Eserin referanslar bölümünde W.J. Hamilton'ın 1842 de yayınlanan gezi notlarından söz ediliyordu {4}. Hamilton 1836 yılı Mart ayında Bursa'yı ziyaret etmiş ve kaleyi incelerken  Orhan'ın kabrini de programına dahil etmişti. Dolayısıyla notlarında , Osmanlı tarihinin kuruluş dönemine ilgi duyanların , şimdiye kadar anlatılmış ve yazılmış olanlarla mukayese edebilecekleri esaslı bilgiler yer alıyordu. O bölüm şöyleydi :


'' İn this part of the town is the mosque of Daoud Monasteri,  formerly a Byzantine Church.It is small and not very remarkable for the  richness of its architecture, but  it contains the tomb of the celebrated Orkhan.  A hodja of the neighborhood was willing to show us the interior, on the double condition of a fewer piastres for himself, and our taking off our shoes in honour of the prophet.In general this last ceremony is a matter of indifference,as the mosques are almost spread with thick carpets; in this case, however, and this season, the bare marble slabs were not so agreeable.The floor consisted chiefly of Byzantine Mosaic, while the marble walls were inlaid with various patterns, in one of which I was surprised  to see the figure of a Cross, which had escaped destruction by the hands of the Turks.
The tombs of the conqueror  and his family stand upon raised dais in the centre.

West of this mosque was a ruined Castle, with two gate ways, one to the south and the other to the west, on each side of which were some very rude bas-reliefs.

The area of the castle had been converted into gardens, and nothing remained but the outer wall of alternate courses of brick and stone,flanked by several towers in a state of ruin."


Hamilton, sadece Orhan Bey değil, ailesinin de kalenin doğusunda yer alan eski bir Bizans kilisesinden çevrilme olan Davud Manastır Camii'ne gömülü olduğunu belirtiyordu. Dikkat edilirse yazar, '' Orhan'ın ailesi'' diyor.Belki de kabrin baş tarafında , Sultan Orhan'ın aile efradının isimleri de yazılıydı.Maalesef yazar bu hususta bize bilgi vermiyor.


Dikkat çekici bir başka husus ise, cami kiliseden çevrilirken ,Hristiyanlığın kutsal sembolü haçın ibadethanenin tam ortasında kürsü biçiminde yükseltilmiş kabrin karşısına rastgelen duvarlardan birinde , silinmeden muhafaza edilmiş olması.

Beni şaşkınlığa sokan ikinci yabancı kaynak ise W.J. Hamilton'dan yüz yıl evvel Anadolu'ya seyahat gerçekleştiren kilise yöneticisi ve antropolog Richard Pococke'un 1740 yıllarında uğradığı Bursa'da aldığı notlardı:


" The castle , as I observed , is walled round, which I take to be the ancient city Prusa ;(.....) Over the north brow of the hill are
ruins of the grand senior's seraglio , which was burnt down some years ago; this being one of the royal cities  which have been the
residence of their monarchs. Orkhan , who took  this place , and his children, are buried  in an old church in the castle, which is
cased in fine marbles, and  paved with mosaic work; to the west of it, there is a sepulchre  covered with a cupola, where they say,
sultan Osman is buried; and  some speak of Bajazet's children as interred   near him, but I did not see the sepulchre " {5}

Bu ifadelerden anlaşıldığına göre Richard Pococke, yüz yıl sonra W.J. Hamilton'ın yerini tarif edip,etrafını  ve içini gezeceği  kiliseden dönme Davut Camiini, orijinal kilise  haliyle görüyor. Ayrıca,kaliteli mermer ile mozaikle kaplı zeminden bahsettiğine göre de, Orhan ile çocuklarının  defnedildiği kilisenin içini gördüğü izlenimini uyandırıyor. Zira W.J. Hamilton da  yüz yıl sonra artık camiye dönüştürülecek olan kilisenin içini gezerken,mermer duvarlar ile mozaik zeminden bahsedecekti. Bir de, Pococke elbette her kilisede bulunması normal olan Hristiyanlığın kutsal sembolü haçı gördüğünü nakletmiyor. Bu arada Osman'ın  esasen kilisenin dışında ve  üzeri kubbeyle örtülü kabrinden de haberdar oluyoruz. Pococke  Beyazıd'ın çocuklarının da Osman'ın yanına gömülü olduklarının söylendiğini naklediyor. Fakat kendisi  kabirleri  görmediğini belirtiyor.
Burada bir küçük ayrıntı daha var; Pococke, kale içindeki tepelik kısmın kuzey yamacında, Sultan'ın bir müddet evvel yakılan sarayının(harem)  kalıntılarını da yazıyor. Bahsi geçen, daha sonra değineceğim konular arasında bulunan saray olmalı...


Bu arada, Pococke da maalesef   bir asır sonra Hamilton'ın yapacağı gibi, Orhan'ın aynı kilisede gömülü çocukları hakkında bize her hangi bir bilgi vermiyor.

Sonuç olarak bu iki yazarın anlattıklarından Osman ve Orhan Beylerin öldüklerinde, henüz camiye çevrilmemiş olan bir Bizans kilisesine gömüldükleri anlaşılıyor.
Ve böylece, bu iki Müslüman sultan'ın cami yerine kiliseye gömülmelerinde hangi sosyal ve politik faktörlerin rol oynamış olabileceği  konusu, alanın uzmanlarına farklı ve zevkli araştırma fırsatları sunuyor demektir  diye düşünerek,yazının başında belirttiğim gibi, muhtelif kaynakları kontrol etmeye karar verdim.


Gerçi Selçukluların hatta asıl  Osmanlıların 'Müslümanlığı' meselesi üzerinde durulmayı gerektiriyor. Örneğin müderris, hekim, tarihçi ve bir dizi önemli kurumun üyesi olan Hayrullah Efendi’nin (ö. 1866) Matbaa-i Amire’de basılan Devlet-i Aliyye-i Osmaniye Tarihi’nde Ertuğrul, Selçuklu Sultanı Keykubad’ın izniyle yazları Domaniç yaylalarında, kışları Karacaşehir ve Söğüt havalisinde oturma izni alan biri olarak tarif edilir. Kitapta, Ertuğrul Bey’in ziyaret ettiği İtburnu köyünde imamın evinde konuk olduğu sırada, bir nedenle pencerenin üzerinde bulunan Mushaf-ı Şerif’i (Kuran) göstererek, "buna niye hürmet etmem ihtar olundu ?" diye sormasına bakılırsa, Ertuğrul Bey, bu tarihe kadar Kuran görmediği gibi Kuran’ın kutsallığına dair de bir fikri yoktu.

 Ertuğrul ve dolayısıyla Osman'ın dini ve etnik menşei konusundaki önemli tartışmalar, birincil kaynak kıtlığı engeline takılmakla birlikte,geç tarihli Osmanlı  kaynaklarında Osman için 'Bey' yerine İslami Gazi sıfatının tercih edildiğini görüyoruz. Örneğin, kim olduğu hususunda net bilgiler olmayan ve esas olarak Cihannüma eseriyle bilinen Neşri şöyle diyor: '' Ve Osman Gazi gayet salih,müsliman ve dindar'' kişiydi. {6}

Hangi tarihte yazıldığı bilinmeyen ''Huruc-ı Osman Gazi rahmetullahi aleyhi '' başlıklı bir şiirin son beytinde benzer bir vurgulama yapılmış:


  ''Kafiri yıkub yakub ol namdar.
  
   Din-i İslam itdi anda aşikar.'' {7}

Şimdi tekrar mezar meselesine dönersek , XVI.yüzyıl kaynağı İdris-i Bitlisi , Osman'dan başlayarak sekiz padişahın dönemlerinin olaylarını anlattığı Heşt Behişt adlı eserinin 1. kitabında Osman Bey'in vefatını müteakip nasıl bir törenle ve neden Gümüşlü Kümbet'e gömüldüğünü şöyle anlatıyor:


'' Dinin sancağını  sağlamlaştıran ve şeriatı kuvvetlendirenlerden halkın öncüsü Şeyh Edebali, meşhur bir âlim olan Mevlânâ Kara Halil Candarlu, Tursun Fakih ve Osman Bey’in imamı Mevlânâ Bahşi Fakih gibi yüce zâtlar Osman Bey’in tabutunu toprağa teslim ettiler. Birkaç vakitten sonra onu kendi vasiyeti mûcibince Bursa şehrindeki Gümüşlü Kümbet’e götürdüler. Çünkü o imâret önceden müşriklerin büyük mâbetlerinden idi. Osman’ın cihad çabası sayesinde Orhan Bey o ibadethaneyi İslâm camileri ve mescitleri gürûhuna dahil etmişti. Hâlis niyet ve sadık itikatle onların mabedini tevhid ve imanın karargâhı yaparak dine hizmet etmekle ceza ve hesap gününde salih amelinin bir yakınlaşmaya neden olabileceğini, beka mülkünde Allah’ın evinin penceresinden yapılan buluşmaları müşahede ederek cennet بشر المشايين فى ظلم الليالى الى bahçesinin nazırı olacağını, bu müjdeli vaât gereğince
imkân âleminin odasından ve bedenlerin karanlık yapısında المساجد بالنور القام يوم القيمة çıkıp hayır sahibi şehitler ve evliyalar yolunda nurlu âlemle Allah’ı görme saadetine و .nail olabileceğini ve doğruluk erbâbı zümresine dahil olabileceğini ümit ediyordu.'' {8} 


Tarihçi-yazar ve çok yönlü Osmanlı bilim ve siyaset adamı ,ve ihtiva ettiği bilgilerle Osmanlı tarihlerinin arasında en ayrıntılı 
olanını kaleme aldığı ifade edilen  İdris-i Bitlisi {9} alıntıladığım paragrafta, Osman Bey'in vasiyeti üzerine defnedildiği Gümüşlü 
Kümbet'in ''önceden müşriklerin büyük mabedlerinden '' olduğunu belirtiyor. Ve oğlu Orhan Bey'in bu mabedi İslam camileri ve 
mescitleri arasına dahil ettiği, yani cami'ye çevirdiğini sözlerine ekliyor.

Oysa elimizde, Osman Bey öldüğünde gömüldüğü mabedin henüz camiye çevrilmemiş bir Bizans kilisesi olduğunu nakleden ( diğer bazı kaynaklarda da isimleri geçen Saint/ Aya Elia Kilisesi/Manastırı) kaynak var.

Bizzat Orhan Bey'in ismini  taşıdığını bildiğimiz Orhan Cami, Orhan Medresesi ve bir sarayın ise, Gümüşlü Kümbet'e yakın  mesafede olduğunu biliyoruz. Bu konudaki bilgileri  aşağıda nakledeceğiz.

İslam uğruna Gaza yapsın yapmasın,   Türkmenliği ve Gaziliği üzerinde Osmanlı tarihçilerinin mutabık kaldıkları Orhan Bey'in , 
1337 yılında  ismine  bir caminin kitabesinde rastlandığını tarihçi Paul Rudi Lindner , bir başka ünlü Osmanlı tarihçisi Paul Wittek'e atıfla şöyle anlatıyor: 


"Wittek soon came to recognize the significance, for his case, of an Arabic inscription, clearly dated 1337, now in the citadel of Bursa. In part the text reads: "The great and magnificent emir, the warrior of the Holy War, (. . . )Sultan of the ghazis, ghazi son of ghazi, hero of the world and of the faith (. . .) Orkhan son of Osman."{10}

Yani 1337 tarihli kitabe ile bulunduğu yazılan cami'ye  bakılırsa , ''gazilerin sultanı'', ''gaziler gazisi'', '' Islam inancının dünya fatihi'' diye yüceltilen Orhan Gazi'nin öldüğünde gömülebileceği en azından bir caminin var olduğu anlaşılıyor.


Ancak  burada nakledilmesi gereken önemli bazı hususlar  var; bir aralar Istanbul Bahçeşehir Üniversitesinde Osmanlı Tarihi ve Çağdaş Türkiye dersleri veren  Prof. Heath W. Lowry,eserinde, adı geçen kitabenin yer aldığı cami ile bizzat kitabenin içeriğine dair  Paul Wittek'in tesbitlerine muhalifler arasında bulunmak hasebiyle bazı paylaştığı bulgularında, 1337 tarihli Arapça yazılı kitabenin yer aldığı caminin aslında kitabenin yazım tarihinden sonra ve 1389 da ölen Muradı Hüdavendigar adına inşa edilen Şehadet Cami olduğunu gösteriyor. Fakat kitabenin tarihinin doğru olduğunu iddia etmekle birlikte, daha sonra bu yapının Şehadet Camisine nasıl ve ne zaman getirildiğinin bir muamma olduğuna işaret ediyor. Bir hususu daha belirtmek gerekiyor; tarihçi Lowry, Şİnasi Tekin isimli akademisyenin , adı geçen 1337 tarihli kitabenin aslında 1800 yıllarında yapılmış bir sahtekarlık olduğu iddiasını kitabında naklederek,kendisine  karşıt görüşler getiriyor. Kısaca, Türk dili , eski Anadolu Türkçesi ve Uygurca alanında ,ABD  Harvard Üniversitesinde ölene kadar çalışmalarını sürdürmüş olan Prof. Şinasi Tekin,  1337 tarihli  kitabedeki ''yazı üslubu''nun, Orhan Camiinde bulunan 1417 tarihli kitabedekiyle uyuşmadığını belirtmiş. Ayrıca, 1337 kitabesindeki ''ünvanların''  aslında  Osmanlı'da XVI. yüzyıla kadar kullanılmadığını iddia etmiş.{11} 


Tarihçi Lowry daha sonra kendi ifadesiyle ''boynunu riske ederek'' Bursa Şehadet Camisinin doğu kapı yolunun önünde bulunan varendanın tepesine tırmanarak, kitabeyi okuyor. Ve (...)içeriğinin Paul Wittek'in naklettiğinden önemli biçimde farklı olduğunu müşahade ediyor...Kısaca, daha evvel ''Gazilerin Sultanı'' olarak kaydedilen bazı okumaların aslında '' Yüce Ulu Emir'' biçiminde olduğunu tesbit ediyor.{12}

Tüm bu tartışmalar elbette, Osmanlının kuruluşunda İslami gaza mı, yoksa daha ziyade Oğuz Türkmen aşiretlerinin  sosyal kodlarının mı esas olduğuna dair tezlerin çatışması üzerinden yürüyordu.

Halbuki ortalıkta çok tuhaf görünen bir durum mevcut; tarihçiler iki kampa ayrılmışlar ve tartışmaların seyrine bakıldığında da, baba-oğul'un gömüldükleri mabedin cami değil kilise olması, sanki tarafların dikkat ve ilgilerini hiç çekmemiş görünüyor.

Elimizde Orhan Bey döneminde inşa edilmiş camiler ve diğer eserlere dair önemli bir kaynak var. Ekrem Hakkı Ayverdi 1956 tarihinde yayınlanan '' Orhan Gazi Devrinde Mimari'' eserinde, başta Bursa merkez olmak üzere İznik, Bilecik ve ilçeleri ile Adapazarı ve Bolu ilçeleride dahil muhtelif yerleşim merkezlerinde inşa edilmiş toplam 72 eserin 34 adedinin cami olduğunu naklediyor.{13}

Mesela, üzerindeki kitabeye göre Orhan Gazi devrinde İznik'teki mescidlerden bir tanesi ,1345 yılında inşa edilmiş.{14}
Bursa'da İl Eri Hoca Oğlu Ahmed Bey Mescidi,Neşri'ye göre Bursa'daki ilk mabedmiş. Bursa'nın 1326 tarihinde fethinden sonra  inşa edilmiş. Adını aldığı şahıs ise Bursa fethinde Orhan Bey ile birlikte  olanlardan biri.Ayverdi'ye göre mescid 1956 yılında mevcud değil.{15}
Bursa'da kale içindeki kitabesiz Alaüddin Bey Cami ise muhtemelen Hicri 733 ( kabaca 1355) tarihlerinde inşa edilmiş olmalıymış.
Ayverdi'ye göre , ilk minareli cami bu olmalıymış.

Bursa'da , biri kale içi, diğeri de merkezde olmak üzere Orhan ismine iki adet cami bulunduğunu nakleden Ekrem Hakkı Ayverdi,
merkezdeki Orhan Cami'yi şöyle anlatıyor:

'' Cami medrese, imaret , müsafirhane-zaviye,hamam ve handan mürekkep olan manzumenin cami'i olup Orhan Gazi devrinin en mühim eseridir.Tamamen yıkıldığı için medresesi hakkında bir şey denemezse de cami, hamam ve han müstakbel emsali üzerinde büyük tesir göstermiş ve numune teşkil etmiştir.''{16}


Burada da, kafa karıştırıcı bir bilgiye rastlıyoruz. Yazar Ayverdi'nin naklettiği bir alıntısında Evliya Çelebi, Orhan Bey'in kale içindeki bu Orhan Cami'inde gömülü olduğunu ima ediyor.

Evliya Çelebi önce caminin mimari ve inşasına dair bazı açıklamalar yaptıktan sonra, şöyle söylemiş:

'' Cami-i Sultan Orhan, iç kalededir ; tülen arzen yüz on ayaktır. Bir tabaka minaresi vardır. Orhan Gazi burada medfundur(gömülüdür)...'' {17}

Ama ayni sayfada Ekrem Hakki Ayverdi ise, yine kale içindeki Orhan Medresesinden bahsederken,Osman ve Orhan Gazi'nin kabirlerinin kilisede olduğuna dikkat çekiyor:

'' Sultan Orhan'ın kale içindeki türbesinin ve yukarıda zikredilen cami'in civarında 15 höcre ve bir dershaneden mürekkep olduğu Bursa şeriyye sicillerindeki kayıtların tetkikinden anlaşılmaktadır. Buna Osman ve Orhan Gazi'lerin medfun ( gömülü) bulundukları ( Sent Eli ) Manastırı yakınında olmasından dolayı Manastır Medresesi de denirdi...''{18}

Şimdi bu ifadelere bakılınca Evliya Çelebi'nin, eğer bir tercüme hatası yoksa, bir yanlışlık yaptığı belli oluyor.



Bu arada Ekrem Hakkı Ayverdi'nin , Bursa Bey Sarayından bahsettiğini de nakledelim :

'' Bursa'da kale içinde Ahmet Vefik Paşa Hastahanesi yerinde Sultan Orhan'ın bir sarayı vardır. Orhan Bey ilk cami'i ve medresesinin ve Alaüddin Bey mescidinin ve Osman ve Orhan Bey türbelerinin burada bulunduğunu görmüştük(...)''{19}

Bahsi geçen Saray'ın, ''Pococke, kale içindeki tepelik kısmın kuzey yamacında, Sultan'ın bir müddet evvel yakılan sarayının(harem)  kalıntılarını da yazıyor.'' cümlesinde nakledilen saray olduğu belli.

Toparlarsak, sanki göz ardı edilmiş gibi görünen bazı noktalara dikkat çekmemiz gerekiyor:

1- Tanınmış batılı Osmanlı tarihçileri arasında 1337 tarihli ve bir camide  Orhan adına ve babası Osman'ın da zikredildiği bir kitabe etrafında dönen ve yıllar süren bir tartışma yapılmış. Ama ortalıkta 1337 tarihinde o kitabeyi barındırması gereken orjinal  cami olmadığı gibi, kitabenin hali hazırda bulunduğu ve tarihçi Lowry tarafından da yerinde tetkik edilen camiin ise Orhan öldükten sonra  oğlu Murad zamanında yapılan Şehadet cami olduğu anlaşılmış. Ayrıca bu kitabenin ismi Şahadet olan camiye nasıl getirildiği de bir muamma. Daha da kafa karıştırıcı olan ise, bir Türk dil bilimcisi ve şahsına dair bilgiye aşağıda notlar kısmında ulaşılacak olan Şinasi Tekin'e göre , bu kitabe 1800 yıllarında yazılmış bir sahtekarlıkmış. Ama Amerikalı tarihçi Lowry buna kitabında karşı çıkıyor. Bu çok önemli hususun Türk ve batılı tarihçiler arasında ne denli tartışıldığı bizzat araştırılmaya muhtaç  görünüyor.  


2- Osman ve Orhan ile çocuklarının tarihi bir Bizans kilisesine gömülü oldukları belgelerle  belli.Tarihi kaynaklarda ise Osman ile Orhan'ın ne denli birer Müslüman mümin ve Gazi olduklarına dair menkıbelerden  geçilmiyor.
Oğul Orhan devrinde sırf kendi isminde bir çok cami yapıldığı, hatta bir tanesi ile Alaüddin cami  ve sonradan yakılacak olan sarayın da gömüldükleri kilisenin yakınında oldukları dikkate alındığında, Osman, hele hele Orhan ile çocuklarının kilisenin hem de tam da ortasına gömülmeleri gerçeği,erken Osmanlı tarihinin  üzerinde tartışılması gereken en önemli hususlarından biri görünüyor.
Bilhassa , Osman ile ataları ve sülalesinin ait olduğu iddia edilen Oğuz Türkmenlerinin ne denli muhafazakar Hanefi Müslüman  olduklarına dair tarihi belgelerin mevcudiyetine bakıldığında ise, konu daha bir önem kazanıyor. {20}









Notlar:


{1} s.78, Şikari'nin Karamanoğulları Tarihi 


{2} s.140-141, Şikari'nin Karamanoğulları tarihi.  Şikari'ye göre '' Sultan Alaeddin bin Halil bin Mahmud bin Karaman'' Osman'ın
kızıyla evlenir ve bir oğlu olur, ismi Mehmed Şah'tır. Germiyan oğlu Alişar, Osman'ın Karaman oğluna kızını vermesinden sonra muhtemelen cesaret bulup kendi ülkesine el uzatması üzerine, Osman'a saldırır, bir oğlunu yakalayıp hapseder. Ükesini yağmalar. Yukarıda Osman'a yönelik ifadeler, Germiyan Alişar'ın  İbni Eşref ( Eşref oğlu)
ile savaşırlarken sarfettiği sözlerdir. Germiyan oğlu , tartışırlarken Eşref'e ayrıca şunları söyler: '' ...Sultan'a nasihat eyle. ( Karamanoğlunu kasdediyor) Ortamuzdan Osman oğlun kaldırsun.Vallahi bu yıldan sonra kendisinin diyarına bile kasdeder....''

{3} "Armenia, travel  and studies , Volume II : The Turkish Provinces" Lynch, H. F. B. (Harry Finnis Blosse)

{4} s.72-73 :  " Researches in Asia Minor, Pontus and Armenia: with some account of their antiquities and geology" by Hamilton, William John

{5} s.119-120  ( Observations on Asia Minor part) : A Description of the East and Some Other Countries, by Richard Pococke.

{6} s.73 : ''Mehmed Neşri, Kitab-ı Cihan-nüma, Neşri Tarihi, I.Cilt, yayınlayanlar: Faik Reşit Unat-  Prof.Dr.Mehmed A. Köymen.

{7} s.79: Ibid.

{8} Idris-i Bitlisi ,Heşt Behişt, 1.Ketibe

{9} Idris-i Bitlisi, Heşt Behişt,VII. ketibe, önsöz.

{10} "The Tent of Osman, The House of Osman", from Paul Rudi  Lindner's  "Nomads and Ottomans, Bloomington,1983. Chapter one.

{11} s.34-35 :   ''Nature of the Early Ottoman State'' by Heath W. Lowry, Published by State University of New York Press,

March 2003, Print ISBN 9780791456354.

-Prof.Şinasi Tekin , ölene kadar Harvard Universitesinde Türk dili üzerine çalışmalarını sürdürmüş. Uygurca ve eski Anadolu Türkçesinde uzman.Kısa biyografisi  ve neşrettiği eserleri için bkz: http://www.dilbilimi.net/tekins.htm.

Prof. Lowry, Şinasi Tekin'in 1337 kitabesinin sahteliğine dair görüşlerini '' Türk dünyasında Gaza, 1993''  kitabından almış.

{12} s. 37. Ibid: Okuyucular bu kitaptaki müteakip  sayfalarda , Lowry'nin kitabeyle ilgili tüm çalışmalarını, harf harf okumalarını bulabilirler.

{13} Orhan Gazi Devrinde Mimari, Ekrem Hakkı Ayverdi. Toplam 82 sayfa olan eser, net te mevcut:

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/70/1750/18597.pdf

-Sayfa 1-35 arası, tüm eserlerin  isim ve mevkileri mevcut. Aynı zamada  mimari bilgi de sunulmuş. Hatta bir tanesinde Aşıkpaşazade'nin İzmit'teki bir cami için kiliseden dönme rivayetine Ekrem Hakkı Ayverdi, mimari teknik açıdan  karşı çıkıyor ve usulün Bizans olmadığına işaret ediyor, örnekler vererek.

{14} s.8; Ibid.
-Aynı sayfada ,yine İznik'te inşa tarihleri belli olmamakla birlikte, halhazırda mevcud olmayan üç adet mescidin daha ismi kayıtlarda geçiyormuş.

{15} s.9 : Ibid.

{16} s.10-13: Ibid.

{17} s.12 :Ibid.

{18} s.12: Ibid.

{19}s.20: Ibid.

{20} p.283-285:" Qadir Khan drank no wine as it was not customary for the kings of Transoxania , especially the Turkish KIngs to do so"

-p.305/ 306: Karahanlı Türklerin Kağanlarının İslama bağlılıkları naklediliyor.

Turkestan Down to the Mongol Invasion by W.Barthold (V.V. Bartold)
edited by C.E. Bosworth ( London 1968)
ISBN:087991453X

Dewey Number:958/.407

 

-Selçukluların İslama olan bağlılıklarına dair bir not:
 
p.308: ''......Malik Shâh appointed a commission of eight astronomers, among whose was Omar Khayyâm, to regulate the calendar, and a new era was introduced  and named Ta'rîkh Jalâlî,
or era of Jalâl, after the title of Malik Shâh.
Similarly the astronomical tables drawn up by Omar Zîjî-Malikshâhî in honour of the Sultan.
Malik Shâh was noted for the excellent administration of justice that prevailed in his reign , for his internal reforms, for his public works, such as canals and hostels and buildings, for the efficiency in which he maintained his army, and for his piety and philantrophy.To his nobles he made liberal grants of estates.
He undertook the pilgrimage to Mecca, and his wells and his caravanserais for pilgrims are abiding memorials for his good works.
He made even his pleasures  productive of charity, for whenever he engaged in the chase, to which he was passionately addicted, he made it a rule to give a dinner to a poor man for every head of game that fell to him......"

from, '' The Seljuoqs by Herbert  M.J. Loewe, M.A.,Queens'  College, Cambridge,'' Bu kitap archive.org'da mevcut.




faydalanılan eserler:

- "Armenia, travel  and studies , Volume II : The Turkish Provinces" Lynch, H. F. B. (Harry Finnis Blosse) Adı geçen kitaba nette archives.org dan ulaşmak mümkün. link : https://archive.org/details/armeniatravelsst02lync

-Researches in Asia Minor, Pontus and Armenia: With Some Account of Their Antiquities and Geology, more by William John Hamilton, FRS was an English geologist born in Wishaw, Lanarkshire. He was the son of William Richard Hamilton, FRS and was educated at Charterhouse School and the University of Göttingen...Bu kitap archive.org'da mevcuttur.

-A Description of the East and Some Other Countries, by Richard Pococke.
Richard Pococke was an English prelate and anthropologist.From 1737-41 he visited the Near East, visiting Lebanon, Egypt, Jerusalem, Palestine, Asia Minor and Greece. These travels were later published in his Description of the East of 1743 and  1745. Bu kitap archive.org'da mevcuttur.

-Mehmed Neşri, Kitab-ı Cihan-nüma, Neşri Tarihi, I.Cilt, yayınlayanlar: Faik Reşit Unat-  Prof.Dr.Mehmed A. Köymen. Atatürk Kültür,Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları,III.Dizi-Sa.2a2
Türk Tarih Kurumu Basımevi,Ankara,1995.

- Idris-i Bitlisi ,Heşt Behişt, 1.Ketibe ; Idris-i Bitlisi, Heşt Behişt.VII. Ketibe, Fatih Sultan Mehmed Devri, 1451 -1481, tashih-tahkik-çeviri, Muhammed İbrahim Yıldırım. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu yayınları, III-2.Dizi-Sayı:6
Türk Tarih Kurumu, Ankara -2013

- "The Tent of Osman, The House of Osman", from Paul Rudi  Lindner's  "Nomads and Ottomans, Bloomington,1983. Chapter one."
http://coursesa.matrix.msu.edu/~fisher/hst373/readings/lindner.html

-" Ventures into the Reign of Osman: A New Consensus on Early Ottoman
Histiography" by Peter Douglas Rehm, North Georgia College and State University.

-Turkestan Down to the Mongol Invasion by W.Barthold (V.V. Bartold)
edited by C.E. Bosworth ( London 1968) ISBN:087991453X , Dewey Number:958/.407

-'' The Seljuoqs by Herbert  M.J. Loewe, M.A.,Queens.''  College, Cambridge,'' Bu kitap archive.org'da mevcut.

-Orhan Gazi Devrinde Mimari, Ekrem Hakkı Ayverdi. Toplam 82 sayfa olan eser, net te mevcut:

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/70/1750/18597.pdf

-Zeki Velidi Togan, "Umumi Türk Tarihine Giriş",bu eser  nette , Academia.edu da mevcut.

-Claude Cahen, "Pre-Ottoman Turkey: A General Survey of the Material and Spiritual Culture and History c.1071-1330",
trl. J.Jones-Williams,1968

-Claude Cahen, " Osmanlilardan Önce Anadolu'' çeviren: Erol Üyepazarcı, Tarih Vakfı Yurt yayınları. G.M. Matbaacılık ve Tic. A.Ş.
Yayıncı Sertifika no:12102, Matbaacı Sertifika no:12358

-Aziz B.Erdeşir-i Esterabadi,'' Bezm u Rezm-Eğlence ve Savaş'', çeviren: Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu, Atatürk Kültür,Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları. IV/ A-2-1.1.Dizi-Sayı:11, Ankara-2014

-Selçuki Devletleri Tarihi, '' Aksaraylı Kerimeddin Mahmud'un Müsamerat al-ahyar '' adlı Farsça tarihinin tercümesi,

Türkçeye çeviren: M.Nuri Gençosman, Önsöz ve notlar yazan: F.N.Uzluk, Ankara 1943

- Kerimüddin Mahmud-i Aksarayi, '' Müsameretül-Ahbar'', çeviren: Mürsel öztürk, Atatürk Kültür,Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, II.Dizi-Sayı 38, Türk Tarih Kurumu Basımevi- Ankara 2000

-Şikari'nin  Karamanoğulları Tarihi, Konya Halkevi Tarih ve Müze Komitesi yayınları: Seri 1, Sayı 2,

Yeni Kitap Basımevi, Konya 1946

- The Cambridge History of Iran Volume 5: The Saljuq and Mongol Periods, edi. by J.A.Boyle,Cambridge University Press,
1968,ISBN: 9780521069366

-''Nature of the Early Ottoman State'' by Heath W. Lowry, Published by State University of New York Press,
March 2003, Print ISBN 9780791456354.
eBook ISBN 9780791487266, OCLC Number 61367692

-Colin İmber, '' The Ottoman Dynastic Myth'', Turcica,XIX,1987,pp.7-27
http://coursesa.matrix.msu.edu/~fisher/hst373/readings/imber1.html










No comments:

Post a Comment