Sunday, 16 April 2023

İslam ve Türk'ün Hilali ile Ahmet Yesevi Üzerine

Yıllar önce notlarım arasından derleme,

 Islamiyette hilal'in yaygın kullanımı var, aynı zamanda Türkiye'nin ve diğer bazı devletlerin bayraklarında da mevcut.

Türklere göre Türklük, Islamcılığa bakılırsa da Islamla ilgili, adeta kutsal bir amblem mahiyetinde.
Ama hilal, adına Stupa verilen ve Buddhizm'de önemli bir yeri olan yığma tepecikte üstte, ya da Buddha heykelinin baş kısmında görülebilir.
O zaman hilal Buddhizm'den Islam'a geçmiş denebilir mi?
Hayır.
Zira hilal, Sasani'nin merasim sembolü ve Zerdüşti. Yani Zerdüştilikten diğer inançlara geçme. Hristiyan yazar Hieronymus'un Buddha'nın Hz.Isa gibi bakire anne'den doğmasına dair kelam ettiği yazılıyor. Acaba bu Hristiyanlıktaki bakireden doğum fenomeni Budizmden mi alınma? Mevlana Celaleddin Rûmi'nin Mesnevisinde, Kuran ile Peygamberlik temalarıyla beraber 60 kadar Hind hikayesi bulunmaktaymış. Bunlar aslında Buddhist menkıbesi Bilawahr ve Budâsef den çıkartmalar. Aynı zamanda da Sindbad Nameh ile Kelila ve Dimna'dan da... Mesela dikkat çekici olan bir husus daha; Farsi yazılı Tuti Nameh veya Chehel Tuti tamamen Buddhizm'den alınmaymış! Sufi menkıbe kültüründe mevcut bu eser ve demekki bazı etkilerini Kürdlerin Yezidi-Alevi-Yarsan örfleri, anekdotları-menkıbelerinde teşhis ve müşahade edebilme ihtimali mevcut. Yezidi, Reya ( Alevi) ile Yarsan gibi Kürdi antik inançların Sufilikle de kültürel alış verişinin yaygınlığı biliniyor. Burada asıl mesele, etkisinin mahiyetini ölçebilmektir kanaatimce, yani araştırmalarda bilgi radarları daha geniş ve farklı veçheleri olan alanları tarayacak kapasiteyi haiz olmalı, derinlemesine araştırmanın karşılığı hafif bir yüke tekabül etmiyor maalesef. Mesela yeri gelmişken hemen belirteyim; aslında başlı başına bir uzun makale konusudur, hatta kitap, ama erişebileceğimiz alan face book la sınırlı, dolayısıyla daha az özenli, çok kısa ve hızla yazıp, geçiştiriyoruz. Devletçe sponsorluğu yapılan Alevi-Bektaşi dernekleri ile sitelerde yazan Prof, Doç.dr titrli Türk yazarlar ile her okur yazar ile Türk siyasiler iki de bir Ahmed Yesevi ismini ortaya atarlar. Bu önemli ismin Orta Asya hakiki Türk, Oğuz, Türkmen ve yine Türk Aleviliğinin Horasandaki kurucu babalarından biri, köklerin kendisine gittiğini ısrarla iddia ederler. Oysa gerçekte, Ahmet Yesevi'nin bırakalım Alevilik gibi, hiç araştırma yapmamış birince dahi doğrudan heteredoks ilan edilebilecek ve aslında kendi başına bir din olan Şiilikle bile ilgisi yok. Ahmet Yesevi, bir Sünni Hanefi Müslüman. Kendisinin ait olduğu kol-tarikat, 1140 yılında ölmüş Yusuf Hamadani tarafından kurulan Khwajagan'ın Orta Asya tarafında yayılan kolu Yasaviyya dır.
Yani bu tarikatin ismi Yesevi...
Yesevinin Aleviliği uydurmasına cevap teşkil edip reddeden bir örneğin tam da yeri şimdi: Daha 1850 lerde Ahmed Yesevinin Orta Asyadaki Türkmen soydaşları kendilerine bahsedilen Azerileri Şii olduklarından ötürü kafir ilan ediyorlardı!
Acaba bir de Şiilikten çok farklı ve Alevilik ismi de verilen Kürd Reya Haq inancı ve özelliklerini duysalar ne diyeceklerdi!
Sonuç olarak, Atatürk ekibince başarılı operasyonlar ve uluslararası destek sonucu varlığı inkar edilen Kürd halkı üzerinden, tarihte hiç var olmamış bir Türkmen Aleviliği uyduruluyor. Absürd iddianın dayanıksızlığına çare için, Sünni Hanefi Müslüman bir tarikat şeyhi Ahmed Yesevi'den medet umuluyor. Zira Anadoluda kaynak gösterilebilecek ne topluluk, ne de figür var! Yegane çözüm, Orta Asya'dan bir örnek seçip piyasaya sürmek olmuş!
Ama elbette Sünni Hanefi tarikat şeyhi Ahmet Yesevi'nin Aleviliği ancak Hz.Musa'nın Marksist olması kadar gerçekçi görünüyor!

No comments:

Post a Comment