Yakın coğrafyamızda Kürd ülkesini paylaşan Türk, Arap, Fars ve Ermeni nasyonalizmi açık Kürd düşmanlığı üzerine tesis edildiğinden, Kürdlerin sadece tarihi yağmalanmakla kalmamış, bu halkla ilgili çıkması muhtemel pozitif tartışmalara kaynak olabilecek bazı gelişmelerin yorumunu da Kürdler aleyhine yönlendirmede başarılı olunmuş. Buna en esaslı örnek Sykes-Picot anlaşmasıdır. Bu konuya çok kısa değinmek istiyorum zira Facebook ve Twitter üzerinden defalarca tartışma yaratıp anlattım ama hemen hemen bir kişi haricinde konuyu anlayana rastlamadım. Umarım bu faydalı olur.
Kürd düşmanlığı yapan resmi nasyonalist çevreler, özellikle Türk, Arap ve Fars, Sykes-Picot anlaşmasına yönelik sürekli eleştirel ve şikayetçi bir yaklaşım sergileyerek, sanki bu gerçekleşmemiş draft anlaşmanın bu halkların kaderini kötü bir biçimde etkilediğini ortaklaşa ifade ederler. Bunu da, emperyalizmin ''bölgeyi'' dizaynı olarak sunar ve Kürd aydın-siyasilerin de beynini, sanki Kürdler de Sykes-Picot anlaşmasının mağduruymuş gibi, yani hem Kürdlerin hem de Kürdlerin ülkesini paylaşanların bu anlaşmadan zarar gördüğü gibi absürd bir mantığı Kürd aydın ve siyasilerin beyinlerine nakşetmişlerdir. Sykes-Picot gibi gerçekleşmemiş anlaşma nasıl olur da hem Kürdler hem de Kürdlerin ülkelerini paylaşanlara zarar verebilir?
Burada asıl husus, Kürdlerin ne olup bittiğini anlayabilecek zihinsel takatten bile düşürülmeleriyle ilgilidir. Öyle bir şey ki, özellikle Türkiye Cumhuriyeti, Kürdleri asimile edip mahvetmekle kalmamış, aynı zamanda zihinsel gelişmelerine de yön vererek daima kendi zararlarına düşünmeye programlamış, yani bir nevi Kürd DNA'sını avucunun içine almış durumda ve arzuladığı gibi oynuyor. Böylelikle Kürdler de Sykes-Picot anlaşmasına aynen bir Türk, Arap ve Fars nasyonalisti gibi ateş püskürüyor. Oysa tam aksine eğer Sykes-Picot uygalanabilse, yani Rusya'da Bolşevik devrimi ile Lenin ve ekibi iktidarı ele almasaydı, ortalıkta ne bir TC, ne de Atatürk'ün çakma kurtuluş savaşı olurdu. Yani Sykes-Picot anlaşmasında elbette bir Kürdistan yoktu, ama bir Türkiye Cumhuriyeti de yoktu!
Bütün mesele de bu değilmidir?